Nebi Hatipoğlu’nun İYİ Parti’den istifası siyasi gündemi epey karıştırdı.

Pek çok kişi bu durumun sürpriz olmadığını belirtse dahi istifanın ardından şaşkınlığını gizleyemedi.

İstifaya şaşırmayan ve sürpriz olarak değerlendirmeyen isimlerden birisi de benim. Üstelik herhangi bir şaşkınlık yaşadığımı da söyleyemem.

Zira son 10 gündür Nebi Hatipoğlu’nun sessiz direnişi ve parti içinde özellikle Melih Aydın’ın EBB Adaylığından sonra yaşanan gelişmeleri düşününce eli kulağında diye bu haberi bekliyordum.

Malumunuz Hatipoğlu geçtiğimiz aylarda fikirlerini bizzat benimde bulunduğum bir söyleşi içinde dile getirmiş ve yerel seçim sürecinde sağ partililerle iş birliği yapılması gerektiğini, İYİ Parti’nin seçimi kazanmak için gerekirse Ak Parti ile yerel düzeyde birlikte hareket etmesi gerektiğini ifade etmişti.

Ülke çapında gündem olan bu sözler İYİ Parti içinde de çokça tartışılmış, CHP ile ittifak yıkılmış ve Ak Parti ile genel olmasa dahi yerelde bazı şehirlerde iş birliği olur mu diye masaya yatırılmıştı.

Daha sonra İYİ Parti GİK toplantısından iş birliği olmayacağı ve İYİ Partinin yerel seçimlerde kendi adaylarıyla tek başına seçime gireceği kararı çıkmıştı.

Hatipoğlu bu karara rağmen sözünden dönmedi ve Ak Parti ile iş birliği yapılması gerektiğini yerel ve ana akım medyada sıklıkla tekrar ederek aslında GİK kararına da itiraz şehrini bolca koydu.  

İşte bu itiraz Hatipoğlu ile İYİ Parti arasında onarılması güç bir ayrılığın ilk adımı oldu. Hatipoğlu Genel Başkan Meral Akşener ile son kez bir araya gelerek yeniden bu ittifak sürecini sordu ve olumsuz cevap alınca parti ile bağını kesti ve istifasını verdi.

Yani Hatipoğlu kendisi de belirttiği gibi gerçekten fikir ayrılığı yaşadığı için partisinden istifa etti ve önümüzdeki hafta iktidar partisi saflarına katılması bekleniyor.

Siz ne düşünürsünüz bilmem ama bu ayrılık hem İYİ Parti hem Nebi Hatipoğlu için bana göre hayırlı bir ayrılık oldu.

İYİ Parti bir vekil kaybetti ama aynı zamanda parti içinde sık sık yaşanabilecek soğuk savaşların ayrışmasından kurtuldu. Yerel seçim önünde il iradesi ve adayların daha rahat çalışabileceği ve belki de yükseltecek bir hırsa büründü. Genel seçimde kazanılan oyların Hatipoğlu’mu yoksa Aydın’a mı ait olduğu konusunda kendisine sağlama yapma imkanı buldu. Bir nevi yeni bir sınava özgül iradesi ile hazırlanma fırsatına erişti.

Hatipoğlu’nu ise iki yönden değerlendirmek gerekecek.

Birincisi EBB Adaylığı olacak mı? Şayet böyle bir durum olursa elbet iktidar partisinin adayı olarak yarışa İYİ Parti’den daha avantajlı olarak girecek.

Yok böyle bir durum olmaz ise EBB Adayının belirlenmesi noktasında Kesikbaş’a önemli bir destek olacağı ve icracı yapısını iktidar milletvekilliği ile taçlandıracağını düşünüyorum.

Arkasında Eskişehirspor gibi önemli bir desteğin olduğunu ve iktidar milletvekili olarak Eskişehirspor için yapmak istediklerini daha rahat temin edebileceğini de eklemem gerek.

Peki, herkesin aklındaki sorulardan biri olan Melih Aydın konusunda da birkaç not ekleyelim.

Aydın ve Hatipoğlu genel seçimde beraber yol almışlar ve partinin tüm seçim sürecinde de omuz omuza olmuşlardı.

Şu an karşı saflarda ve birbirlerine karşı kırgın olduklarını bilmeyen, anlamayan yok.

Bu istifa Aydın’ın elini zayıflatır diye düşünenler var ise buna katılmadığımı belirtmek isterim.

Melih Aydın hem seçim stratejisini iyi yönetebilen hem de maddi anlamda kendi başına yürüyebilecek gücü olan bir isim.

Üstelik Hatipoğlu’nun istifası ile an itibariyle partinin EBB Adayı olarak kaptanı, belirleyici ismi olduğunu rahatlıkla iddia edebilirim.

İl ve ilçe teşkilatları ile bütünleştirici bir seçim süreci izleyebilir ve tahmin edilenden başarılı bir seçim sonucu alabilir.

Şu an her şey çok taze ve bazı tespitler havada kalabilir. Şimdilik böyle bir girizgah yaparak değerlendirmelerimizi yapalım. 7 Kasım’dan sonra eminim daha net yorumlar yapabileceğiz.