Yıllardır cevap aranan bir sorumuz ve bu soruya ilişkin sorunlarımız var.
Öğrenci Şehri, Butik Şehir, Sanayi Kenti, Turizm Kenti, Kültür Sanat Şehri, Demiryolu ya da Havacılık Şehri…
Hepsinden biraz biraz ama hiçbirinden mutlak mutluluk üretemeyen bir şehirde yaşıyoruz.
Ne yazık ki 40 yarım bir tam etmiyor.
Özel bir ihtisas alanımız, üzerinde mesai yapacağımız genel bir şehir tercihi ya da eğilimi olmadığı için iddialı olmaktan ziyade idare ediyoruz.
Sanırım ne şehri olmalıyız sorusuna cevap verirken arafta kalan bir yanımız var. Bu belirsizlik ise içimizde tatminsiz bir arayış oluşturuyor ve şehri bir noktaya kanalize etmeye çalışıyoruz.
Geçtiğimiz gün ETO Başkanı Metin Güler ile bir söyleşi yaptık.
Başkan Güler “Eskişehir Tercihini Yapmalı” dedi.
Son derece haklı bir talep!
Ne şehri olacağımıza dair bir tercih yapmadan aşama kaydetmemiz imkansız.
Tabi Emek Mahallesinde yaşayan birisi ile Sümer Mahallesinde oturan insanın tercihi birbirinden ayrıdır.
Tarımla uğraşan birisi ile bir akademisyenin tercihi de ayrılır.
Ancak bu işin bir ortalaması ve ağırlıklı eğilimi olmalı, biz ise bu eğilim doğrultusunda bir vizyon ortaya koymalı ve arkasında durmalıyız.
Şayet sanayi şehri olmak istiyorsak şehrin göç almasını sağlamalı ve başta barınma olmak üzere buna göre bir sosyal planlama sağlamalıyız.
Turizm şehri olacak ise sadece yerel yönetimler değil Valilik önderliğinde tüm kamu kurumları ortak bir proje olarak çalışma disiplini oluşturmalı.
Frig vadisini mi geliştireceğiz? Termal altyapımızdan bir tesis atılımı mı yapacağız? İnanç ya da tarih turizmine mi öncelik vereceğiz?
Yollarımız, havayolu dahil ulaşım çeşitliliği ve konforumuz, turist beklentisine karşılık konaklama ve sosyal donatılarımızı nasıl hazırlayacağız bunun üstüne düşmeliyiz.
Öğrenci şehri olacaksak şehre daha çok öğrencinin gelebilmesi adına başta devlet üniversitelerinin daha cazip olması sonra vakıf ya da özel üniversite entegreleri ile öğrencilerin yaşam olanaklarını daha kolaylaştıran ya da daha ayrıcalıklı alanlar oluşturabilecek bir altyapı hazırlığı gerekli.
Yani karar vermekle iş bitmiyor.
Önce kararı vermeli sonra bu kararın gerekliliklerini yerine getirecek disiplini temin etmeliyiz.
Ancak şu an bir tercihimiz yok.
Gelecek vizyonu yerine palyatif ataklar, günlük tatminlerle ilerliyoruz.
Devlet yatırımları yok değil ama albenisi yok. Milyonlarca lira diye övünülen hizmetlerin yeri ya da kullanımı ile ilgili eksikler ortada.
Öğrenci şehri diyebileceğimiz günlerin 10 sene gerisinde kaldık.
Sanayi şehriyiz diyebilecek kadar iddialı bir üretim hacmimiz yok.
Kültür Sanat şehri olabilmek adına yerel yönetimlerin faaliyetlerinin ötesine geçmeliyiz.
Havacılık diyemiyoruz havalimanımız adeta yasaklı alan.
Demiryolu şehri diye cümleye başlarken aklımıza TÜLOMSAŞ’ın kapatılıp Ankara’ya taşındığı geliyor ve susuyoruz.
Yaşanabilir şehir diye başlayan süreç ise pandemiden bu yana eski ihtişamında değil.
Zira kiralar, yeme içme, yaşam olanakları eskisi gibi değil.
O yüzden artık bence de karar vermemiz gereken sürece geldik.
Büyüyecek göç alacak, sanayi şehri mi olacağız?
Yoksa hizmet sektörü ile şehir ticaretini daha yükseğe çıkarıp butik olarak kalmaya mı çalışacağız?
Büyürsek kontrollü ve nitelikli mi yoksa vahabi bir büyüme mi olacak?
Böyle kalırsak direnebilecek miyiz? Ekonomimiz bir pandemi daha kaldırır mı?
Çok soru sormak, çok konuşmak, tartışmak lazım…
Bence kontrol edebildiğimiz bir büyüme tek çıkışımız. Sizce?