Eskiden çalışmanın, üretmenin bir karşılığı vardı.
Emekli ikramiyesi ile ev, araba alabilmek ve emekli aylığı ile zorlanmadan geçinmek mümkündü.

Ya da karı, koca çalışan insanlar için birikim yapmak, kredi çekerek ev sahibi olmak hayal değildi.

Ancak şartlar o kadar hızlı değişti, o kadar orantısız başkalaştı ki,
Şimdi emekli ikramiyesi ile devre mülk alamaz, emekli aylığı ile ev kirasını ödeyemezsin.
Karı,koca çalışan insanlar ise bırakın birikim yapmayı, ev, araba almayı herhangi bir yakınlarının düğününde çeyrek altın taksalar bütçeleri sarsılıyor.

Bu ülkenin geldiği biçareliğin en büyük nirengilerinden birisi… Kötü ekonomi yönetimi ve enflasyonun geçmişi mumla aratan bir yansıması.

Ancak söz konusu konut olunca Eskişehir’e ayrı bir parantez açmazsak olmaz.
Çünkü Eskişehir’de konut satın almak ya da kiralamak ülkenin enflasyon gerçeğinin çok ötesinde bir seviyeye ulaştı.

Krizi fırsata çeviren zihniyetin konut fiyatlarını şişire şişire getirdiği nokta öyle bir yere geldi ki, Aileler şehir merkezinde oturamaz, oturanlar ise bir süre sonra başka arayışlara girecek bir endişeyle yaşıyor.

Ne yazık ki bir süredir Eskişehir’de konut fiyatları ve kiralarla ilgili gereksiz bir yükselişe tanık oluyoruz. Yeni akademik yılın başlamasına günler kala karşımıza çıkan rakamları görünce kaygılarımız hortluyor, insanlığa dair umutlarımız birer birer kayboluyor.

Pek çok şehirde geçen seneye göre konut fiyatları ve kiralar yerinde sayar hatta tek tük daha inmişken Eskişehir’de yaşanan abartılı yükselişi enflasyonla falan açıklayamayız.

Arsa paylarının yüksekliği diye başlayan cümleler ise anlamsız kalır.
Zira aynı inşaat girdileri ile şehir merkezi ve kenarında inşaa edilen konutların fiyatları da aynı seviyede …

Yani Sümer tarafında arsa payı yüksek diye 12 milyon TL olan bir konut Çamlıca’da 6,7 milyon değil. Orada aynı seviyelerde. Kim ne tutturursa.

Kira konusunda ise durum çok daha vahim…
Ben 10 milyona ev almak yerine faize koysaydım aylık şu kadar gelirim olurdu diye başlayan içi boş tezlerle vatandaşa maaşından fazla kira bindiren ev sahibi zihniyeti virüs gibi yayılıyor.

3,4 öğrenci birleşir bu kirayı öderler nasıl olsa ev boş kalmaz diyen mülk sahipleri öğrenciyi yolunacak kaz gibi görürken şehirde yaşayan aileleri başka arayışlara odaklıyor.

Ayrıca şehirdeki kiraların yüksekliği sanayide yaşanan eleman sıkıntısının da gerekçelerinden birisi…

Ortalama 30 bin lira maaş alan birinin insanca bir ev için 20,25 bin lira kira ödemesi absürt olduğundan çalışmak için Kütahya, Bozüyük, Afyonkarahisar, Ankara tercihi yapan sayısı inanın çok fazla…

Eskiden şehirdeki fiyatları başka şehirlerle kıyaslardık ama kıyas yaptığımız şehirler içinde en lüksü Bursa olurdu. Diğerleri Kütahya, Konya v.s. olurdu.

Şimdilerde Ankara, İstanbul, Antalya ile falan kıyas yapıyoruz. Aynı seviyede hatta daha yüksek oranlara sahip olduğumuz çok sayıda örnek mevcut.

Hatta bazen karşımıza çok ilginç örneklerde çıkıyor.
Mesela Eskişehir’de Kızılyer civarında bir apartman dairesine verilen fiyatla Didim’de denize sıfır tripleks bir villanın aynı fiyatta olması, İzmir’de çok daha ucuza harika evlere rast gelmemiz biraz trajikomik bir vaka..

İmarla, inşaat maliyetleri ve arsa paylarındaki yükselişle açıklanması zor bu durum aslında şehrin sosyolojik ve ticari hayatını da direk ve dolaylı zedeleyen bir sonuç doğuruyor.

Yüksek kiralar hizmet sektöründe maliyetleri dolayısıyla ürün fiyatlarını artırıyor. Tüketici ise zaten giderek düşün satın alma gücüyle pek çok üründen tasarruf etme gayretine giriyor.
Haliyle ayakta kalamayan, iflas bayrağını çeken işletmeler çoğaldı.

Kar yapar gözüken işletmeleri de öğrenci gibi fırsat gören mülk sahiplerinin aylık 200 bin civarında olan kirasını 1 milyon seviyesine çıkarmayı normal görmesine ise diyecek söz bulamıyorum. Bu sebeple eski adresinden taşınan çok sayıda işletme var, isim vermesem bile bazılarını hepimiz biliyoruz.

Eskiden yaşam şartları ekonomik diye öğrencilerin ilk tercihlerinden olan Eskişehir’de örgün öğrenci tercihinde de yerinde sayma hatta kontenjan sayılarına göre azalma olduğunu gözlemleyebiliriz. Bazen sayının yükselmemesi bile bir eksilmedir tezinden hareketle pandemi dönemini unutan mülk sahiplerini uyarmamız lazım.

Ez cümle bugün keyfe keder konut fiyatları belirleyen, kira ücretlerinde adil sınırların üstünde zam derdine düşen, adil sınıra uymamak için her kontratla birlikte insanları mecbur bırakıp tahliye sözleşmesi imzalattıran mülk sahiplerinin bir kısmı kendi çukurunu kazıyor haberi yok.

Belki hemen değil ama 5,10 yıl sonra konut arzı talepten çok daha fazlaya çıktığında, imar uygulamalarında kamu kaynaklı sosyal konut sayıları çoğaldığında ki kamu artık bu fiyatlarla buna mecburdur, işte o zaman bu ehli keyif ücretlerin acısı çıkacak. Bugün kar yaptığını düşünen, ellerini ovuşturanlar o gün nasıl zarara düştüklerini anlayacaklar.

Ben kendi adıma tüm bu zihniyete el insaf diyor. Eskişehir’in barınma krizinin daha da kritik eşiğe gelmeden hem iktidar hem yerel yönetim kaynaklı çözümler için bir an önce harekete geçme zamanını elzem gördüğümü belirtmek istiyorum.

Afet ya da Kentsel Dönüşüm ancak bu mecburi ihtiyaç dönüşümü ile mümkün.