Konumuz Eskişehirspor…

Yazacağım ya da konuşacağım kelimeleri binlerce filtreden geçirme, fazlaca süzme ve bir kısmını da kendime saklama ihtiyacı hissediyorum.

Sahada yaşadığımız kederi, gittiğimiz çıkmaz sokağı, her hafta tazelediğimiz ümitleri ve 90 dakika sonunda karşılaştığımız o acı reçetenin izahı çok kolay değil.

Ve bu kederin hesabını, bu isyanın cezasını, karşımıza çıkan bu bilançonun faturasını keseceğimiz son adres Eskişehirspor yönetim kurulu…

Zaten içimizdeki bu öfkeyi durmadan hesap sormak, ceza kesmek tatminine sıkıştırmaktan ziyade, akılcı davranıp ne yapabiliriz matematiğine odaklanmalıyız.

Ama bunun için sorunun doğru tespiti çok önemli.

Farklı düşünceler, görüşler olabilir.

Söz konusu futbol olduğu için herkes kendini haklı çıkarabiliyor.

Lakin ben 5 haftalık performansın ardından bir sorumlu arıyorsak ilk sıraya pek tabi Cüneyt Biçer hocayı koyarım.

Yönetim üstüne düşeni yaptı ve geçen seneki takımı korumayı başardı.

Puan silme cezaları ile sıkıştıran dosyaları bitirdi ya da yapılandırdı.

Lige -3 puan kaosu ile moralsiz başlamadık.

Az, uz olsa bile futbolcuların maaşları ödeniyor. Kazansalar primlerde ödenecek.

Geçmişte yaşadığımız duş, yemek, ulaşım, konaklama gibi sorunlar da yaşamıyoruz.

Taraftar desen aleme nispet yapar gibi armanın her yerde arkasında ve güçlü bir temsiliyet sergiliyor.

Peki, aynı takım geçen sezon bir üst ligde tüm sıkıntılara rağmen puan, puanlar alabiliyorken ve sahada canhıraş mücadele ediyorken neden bu hale geldi?

Sahaya bakınca futbolcular az önce bir araya gelmiş, birbiri ile ilk kez oynuyor gibi kopuk, ürkek, çekingen bir tablo görüyoruz.

Çerçeveyi tutturan şutumuz olmadan 90 dakika tamamlıyoruz.

İkili mücadelelerde zayıf, güçsüz, alan ve pas oyununda U12 takımı gibiyiz.

Bu takım geçen sezon 2. ligde nice iddialı takıma kök söktürürken, bu sezon alt ligde neden daha pasif, ürkek bir oyun oynuyor?

Ortaya çıkan eserin sorumlusu olarak elbette ilk adresimiz Cüneyt Biçer olacak.

Cüneyt Hoca 3. ligi çok iyi tanıyan, her takımı çok iyi bilen bir hocaymış, doğrudur.

Ama görüyorum ki kendi takımını, Eskişehirspor’u pek tanımıyor.

Çünkü Tolga ve Hasan Ulaş gibi hem etkili hem de deneyimli iki dinamoyu yedek kulübesinde yanında oturtuyor.

Sonra 45 dakikayı 2-0 mağlup kapatıyoruz ve o iki ismi bu kez kurtarıcı olarak sahaya sürüyor.

Hani Süper Lig ve Avrupa’da oynarsın da kadroda rotasyon için bazı yıldızları hafif maçlarda dinlendireyim dersin anlarım ama düşmemek için oynadığımız bir ligde bunu yapmanın izahı yok.

Hani bilmediğimiz, iç işleyişte bunu gerektiren bir özel durum vardır. Disiplin sorunudur, başka bir problemdir ve bu bir uyarıdır diyeceğim ama… Öyle bir durum varsa bunu da camiaya duyurmak gerekir.

Ayrıca savunma ağırlıklı bir oyun ile güçsüz orta saha ile arkası dönük oynamakta zorlanan tek forvet ile sahaya çıkıyorsan ve kendi evinde bile önceliğin 1 puan ise bu zihniyeti değiştirmek gerekiyor.

Cüneyt Hoca Eskişehir gibi her koşulda saldırmak isteyen, her koşulda mücadele isteyen bir futbol kültürüne hızlı bir geçiş yapmalı.

Yönetim kuruluda tahmin ediyorum ki bu durumu hocaya aktarmış ve uyarısını yapmıştır.

Bir de çözüm adına diğer önemli noktaya odaklanalım.

O da ne yapıp, ne edip transferin açılması işi…

Biz bu transferi açamadığımız sürece ortaya büyük bir iddia koymamız mümkün değil.

Hatta belki transferi açamazsak bu ligde kalmamız bile mümküm olmayabilir.

O yüzden yumurta hazır kapıya dayanmışken son bir silkelenme, son bir isyan zamanıdır.

Sosyal medyada herkes birbirine çağrı yapıyor.

Eskişehirspor ile ilgili hemen herkes bir şeyler söylüyor ama icraat konusunda kimsenin bir adım attığı yok. Yani söylemle, çağrı ile olacak bir iş yok.

Özellikle STK’lar ile ilgili beklentiyi lütfen artık rafa kaldıralım.  

Çünkü STK’lar içinde o kadar çağrıya rağmen kalkıp loca alan ve deplasman masrafı üstlenen tek kurum ESGİAD oldu. Diğer SİAD’lar sözde var ama özde bir eylemini göremedik. 

Laf kalabalığı ile Eskişehirspor’a katkı yapamayız.

Çok denedik, sonuçları birlikte gördüm.

ESO ve EOSB loca alan ender kurumlar,  diğerlerini sessiz.

MHP’nin İzzet Ulvi Yönter ile bazı olumlu çabaları var, sonucu bekliyoruz.

Ak Parti ve İYİ Parti birer loca aldılar. Diğerleri yok.

Led ekranlara ilan verenleri, şehir dışından bile gelen destek olanları da elbette görüyoruz.

Ama bunlarla transferi açmak, hedef koymak, kafayı kaldırmak mümkün mü?

Kimse kusura bakmasın ama Türk futbolu ağzına kadar siyasetin içine gömülmüş durumdayken Eskişehirspor siyasetten uzak kalsın diye romantik cümleler kuracak zamanı da geçtik.

Hazır seçim önü, hazır siyasi anlamda bir hareket oluşacakken topu ister istemez yine o alana atmak zorundayız.

Bu konuda da hem İktidar partisinin lideri Zihni Çalışkan’a hem de Belediyelere son bir selam olsun der, susarım.

Şu Trabzon dosyasını Eskişehirspor’u geçtim şehrin ve insanının mutluluğu için yapamayacak, koca bir şehir 6 milyon para toplamayacaksak tarihin bunu yazacağını da unutmayalım.