“Bazı insanların yalnızlığı çok kalabalık olur” derler!

Şöyle bir çevreme baktığımda bu sözün cuk diye oturduğu bir isim var.

Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen!

Belki kendi istemedi, belki seviyesine erişilemedi, belki öngöremediği bir şeyin içinde düştü.

Ancak Yılmaz Hoca etrafı en kalabalık yalnızlardan birisi olarak karşımızda duruyor.

Hemen hiddetlenip, biz hocayı yalnız bırakır mıyız? Koskoca Büyükerşen yalnız kalır mı v.s. diye karşı çıkmayın.

Benim kast ettiğim yalnızlık etten, kemikten ibaret bir yalnızlık değil.

Tam tersi etten, kemikten rafine edilmiş bir kalabalıktan, mücadele, heves, vizyon yalnızlığından dem vuruyorum.

Bakın şehirde sınırlı sayıda aktör var.

Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az ve hepimizin tanıdığı isimler.

Mesela Kazım Kurt…

Çevresinde her daim onla aynı ruhu taşıyan ve her şeye karşı beraber hareket edeceği kalabalık bir ekibi var. Kurt’a karşı savaşırsanız sadece Kurt ile savaşmazsınız.

Mesela Ahmet Ataç…

Gözünden, bakışından ne demek istediğini anlayan, ağzından çıkan her söz için bedel ödemeye hazır ve herkese karşı dik duracak bir ekip ile gayet kalabalık bir isim. Ataç ile savaşırken sadece ekibi değil, kendisini hayranlıkla seven bir kitleyi de karşısına alırsınız.

Mesela Celalettin Kesikbaş…

Sanayi gibi mekanik bir ortamda duygusal tepkimeleri olan ve her konuda beraber yürüyeceği bir ekip ruhu ile hareket ediyor. Güçlü, iş bitirici ve bir yola çıkarlarsa tüm taşları yerinden oynatacağını düşünüyprsunuz.

Ama Büyükerşen öyle değil…

Büyükerşen’i izlerken “Hep yek, hep tek başına”  bir solu performans izliyoruz.

Hocam haklısın, hocam çok kıymetlisin, hocam bir tane, hocam muhteşem diye nutuklar atmakla hocanın yanında olunmuyor.

Saklanan şikayetler, eleştiriler, manipüle edilen isimler, çevresi ile arasına koyulan duvarların hepsi hocayı belki farkında olmadığı bir yalnızlığa itiyor.

Farkında mısınız?

Yeniden Adayım dediğinde “hayırlı olsun” diyeni çok az oldu.

Yerine görev yapacak diğer namzetleri anlarım ama sanki hocanın en yakınındakiler bile gitsin istiyor ama diyemiyor gibi bir his yansıyor dışarıya…

Hatipoğlu ile kavga etti. Hatipoğlu tüm partilileri ile kenetlenirken Büyükerşen nasıl olsa yardıma ihtiyacı olmayan bir isim diye çok az insan tarafından savunuldu.

Belediye meclisinde bir hamle yapıyor. Ak Parti topyekûn hareket ederken Hoca tek başına kendini izaha kalkıyor. Bazen kalkmıyor bile…

Hoca basına bir demeç veriyor arkasında duran bir ekip, kitle göremiyoruz.

URAYSİM konusunda bile her şeyi kendi yapıyor, açıklıyor, arkasında güçlü bir duruş göremiyoruz.  

Evet bu kişisel tercihte olabilir, Hoca kimseyi bu konularda yeterli görmüyor ve ipin ucunu vermek istemiyor olabilir.

Onun anlattıklarına yetişmek, savunmak, anlayıp aktarabilmek zor da olabilir.

Ancak her konuda inisiyatif alan ekibinin de bu durum mazereti olamaz. Olmamalı!

Bu güçlü yalnızlık Hoca’ya yakışmıyor.

25 yılını aynı koltuğa adamış bir isim yeniden aday olmayacak dahi olsa daha güçlü, daha saygın, daha kalabalık ve minnetle uğurlanmalı,

Ha kalacağım diyorsa da bu büyük yalnızlıkla kazanması da, kazanırsa yönetmesi de daha zor!