Eskişehir son yıllarda kabuğunu kırma eğilime girdi.

O eski, efendi, kolay kontrol edilen ya da yönetilen şehir değişiyor. Belli köşeleri tutmak, dar kadrolu kurgular veya algılarla herkesin aynı noktaya bakmasını sağlamak mümkün değil.

Özetle Eskişehir hemen her noktada bir değişim ivmesine girdi. Bunun en büyük alametlerinden birisi ise şehrin başta siyaset olmak üzere hemen her yerinde yaşanan sancılar.

Malumunuz siyaset en belirleyici etkenlerden birisi Eskişehir’de…

Zaten ilk sinyaller politik yapılar içinde baş gösterdi. Değişime inanan yeni yüzler ilk olarak o noktada çıktı karşımıza. Ve nicelik olarak olmasa dahi nitelik olarak değişim+gençleşme kazandı.

Biliyorsunuz Ayşe Ünlüce konuşmaya başladık.

Nebi Hatipoğlu’na dikkat kestik.

Melih Aydın, Oğuz Beki gibi siyaseti Eskişehir ile sınırlamayan Ankara ayağında da partilerinde aktif isimler kazandık.

Sanayici Gürhan Albayrak girdi hayatımızın içine, ilk siyasi tecrübesine şahit olduk.

Göreve geldiğinde ülkenin en genç il başkanı olan Talat Yalaz’ı parantez içine almaya başladık.

Genç Ulaş Entok’a şehrin en değerli markası Eskişehirspor’u emanet ettik.

ERİAD ve Rüştü Şentuna ile ilk kez bir STK’ nın bu kadar büyük işlere kalkışabildiğini tecrübe ettik.

Yıllardır parti mücadelesi veren İbrahim Arslan’ın milletvekilliği yorumunu gözlüyoruz.

Uzun zaman sonra tüm şehrin bir Vali ile arasında bağ kurduğuna şahit oluyoruz.

Genç, yeni veya ilk kez diye sıralayabileceğimiz ama geleneksel ve ezber olarak bildiklerimizin dışında bir Eskişehir oluştu.

Bunun belki farkındayız, belki alt alta yazınca dikkatimizi çekiyor. Ve bu başlangıç, biliyorum.

Çünkü hemen partide parti içi kavgalar, polemikler var.

Büyük ya da küçük odalar eskisi kadar tek başlarına ve rakipsiz değil. Herkesin koltuk endişesi var.

Bir sonraki yerel ya da genel seçim için sıralanan, şimdiden gündeme gelmese dahi kapı arkalarında muhtemel yeni isimler var.

Spor, Medya, Sivil Toplum, Özel Sektör hemen her yerde bir sancı, irili ufaklı değişimler, yeni ve farklı vizyonlara tanık oluyoruz.

Beklentiler yükseldi, ulaşılmazlık saltanatı son buldu ve en önemlisi eskisi gibi TEKEL yapılar yıkıldı şehrin bütününde.

Gizli saklı azaldı, şeffaflık bir direniş olarak herkesi daha hesap vermeye mecbur bir noktaya çekiyor.

Ve fark ettiyseniz yıllardır kavgadan, konfor alanından çıkmaktan kaçınan insanlar şimdi ya o alandan çıkmayı ya da daha pasif, daha sessiz bir arka konuma geçmeyi yeğliyor.

Kentsel dönüşüm dediğimiz şeyin son yıllarda sadece binalar olmadığını görüyoruz artık.

Ve bu değişime direnen, önünde duranların yıkılacağını da…

Şahsen bundan mutluyum. Umutluyum.

Sancıların genelde iyi şeylerin habercisi olduğuna inanan iyimser bir yanım var.

Umarım yanılmam.

2026 yılına 26’nın büyüsüne inanarak başlamak istiyorum.

İçimden bir ses bu yıl sadece Eskişehir’in değil Eskişehirli olanlarında yılı olacak diyor.

İnşallah!