Bugün kent siyasetine ön ayak olan siyasi aktörler önümüze ne koyuyor?
Bir kavram olarak siyaset, duygusal hezeyanların, geçmişteki hesaplaşmaların ve kişisel hedeflerin ötesinde bir şey değil midir?
Şehir “patronunu” ararken ben Sarıcakaya’daydım... Elbette yalnız değildim.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, önce Mihalgazi’de ardından Sarıcakaya’da hem zeytin fidanı dağıtıyor hem de bir dizi açılış gerçekleştiriyordu.
Oradaki CHP’liler ve vatandaşlarla sohbet ediyor, AK Partili belediyeleri ziyaret ederek diyalog kanalları ardına kadar açıyor. Siyasetin, üç beş laf çakmak ya da birilerini hedef göstererek mevzi kazanmak olmadığını bir kez daha hatırlatıyordu…
Sözüm ona biraz soluklanıp dinlenmek, daha yumuşak bir gündemle oyalanmak düşüncesiyle gittiğim Sarıcakaya’da, beklediğimin aksine en yoğun günlerden birini geçirdim. Ünlüce’nin enerjisi, nefes alırım diye çıktığım bu yolculuğun en yoğun mesaiye dönüşmesine neden oldu.
Şehir patronu ararken, ben şehrin ırgadıyla birlikte ağır bir mesainin içine düşüyorum. Vatandaşla temas birbirini kovalıyor. İlk duraktan çıkıp kahveye, kahveden esnafa… CHP İlçe Başkanlığı’ndan kaymakamlığa, oradan belediye binasına… Ünlüce, başka başka mekanlarda başka başka vatandaşlarla bir araya geliyor. Kimine “hayırlı işler” diliyor, kimisiyle sorunları konuşuyor. Tarımın merkezinde, tarım projelerini anlatıyor.
Sonra ver elini açılışlara… Sarıcakaya’da beş altı saatlik soluksuz bir koşuşturma yaşanıyor.
O sırada şehir ne yapıyor?
Patronunu arıyor!
Dün söylenenlerin, verilen beyanatların tamamının Ünlüce’nin yaptıkları karşısında bir kıymeti var mı derseniz, inanın bana yok. Siyaset elbette konuşmaktır, ateşli belagatlerdir; ancak Eskişehir bunun çok daha fazlasını hak ediyor. Onca ekonomik sıkıntının, sosyal çözülmenin ve çürümenin yaşandığı bir dönemde, şehir için bir dayanak ya da bir bağ olmak gerekmiyor mu?
Kısacası, mesele yalnızca şehrin patronunun kim olduğu değil, siyasetçilerin şehrin siyasal, kültürel ve toplumsal yapısına ne kattığıdır.
Bugün tüm siyasi aktörler, farkında olmasalar da ciddi bir sınavdan geçiyor.
Polemiklere, duygusal reflekslere ya da sembolik çıkışlara teslim olmadan; güven vererek, umudu örgütleyerek hayalleri somutlaştırmaları gerekiyor.
Şehir kerli ferli patronunu ararken, işçi Ayşe bu hedefler için koşuyor, koşturuyor.