Ülkede yaşananlar, sosyal medyaya yansıyanlara ve üst üste denk düşen olaylar bütüne bir göz gezdirin.

Türküm, Atatürkçüyüm, Milliyetçiyim diyenlerin kendini epey öksüz hissettiği bir dönemden geçiyoruz.

Bu konuda hem Ak Parti hem CHP’nin büyük bir payı ve suç ortaklığı var.

Torunları Balkan ve Kafkasya’dan gelenler “Rusların Kılıç Artığı” deme cüreti gösteren Hain Şeyh Said’e hak ettiği cevabı veremeyen ve Atatürk’ün oturduğu koltukta Genel Başkan olan Özgür Özel’de hatalı,

12 Şehit verdiğimiz günün ertesi yüce meclisin kürsüsünde Anayasanın tartışılmaz maddelerini teklif etme cesaretini gösteren HÜDAPAR’ı ittifak ortağı olarak yanına alan Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’da hatalı…

Katar’da bize yapılan saygısızlık ortadayken sosyal medyaya bakıyorsunuz. Araplara hakaret eden, küfredenler ters kelepçe ile göz altına alınırken, Atamıza küfreden, şehitlerimize küfreden, Türklere hakaret etme cüretine gösterenlere Katar tarafından neredeyse ödül rozeti takılıyor.

Kürdistan söyleminden vazgeçmeyen, Türkiye’ye işgalci demekten imtina etmeyen HDP temsilcileri elini kolunu sallaya sallaya gezerken,

Adliye koridorlarında bazı cemaat mensupları şeriat taleplerini koro halinde ve herhangi bir yaptırım olmadan slogan atarken,

Filistin’e destek olacağım derken bariz suç olan Hilafet çağrıları kalabalıklarca atılırken,

Nasıl öksüz hissetmeyelim, nasıl yalnız hissetmeyelim, nasıl tepkisiz kalalım bu yaşananlara?

Bir de sürekli olarak kaygılarımızı artıran mülteciler meselesi var.

Entegre edilemeyecek kadar fazla mültecinin sosyokültürel hayatımızı etkileyen ve engelleyemediğimiz yaşam alışkanlıkları giderek tamiri zor bir hale geldi ve kronikleşmeye başladı.

Çocuklarımız, kadınlarımız, gençlerimiz, huzurla yaşayacağımız güzel günler ile ilgili ciddi endişeler hasıl oluyor.

Oy kaygıları güden siyasetin bu konuyu ıska geçmeye çalışması ise cabası…

                    

İşimize gelen yanlışlara sessiz kalarak, taraf olduğumuz zümrenin hatalarını görmezden gelerek, doğruların yanında durmak için tarafına bakmak gibi adaletten ve insaniyetten uzaklaşan tavırlarımız ne yazık ki bizi giderek ümitsiz, biçare ve yalnız hissettirmeye başladı.

Bu dile getirdiklerim emin olun kişisel değil azımsanmayacak fazla insanın ortak tespit ve kaygıları olarak özellikle siyaset yapanların kulağına su kaçırsın.

İşte tam bu noktada Zafer Partisi’nin neden yerel seçim sürecinde iddialı olacağını özetlemiş oldum.

Şu an mevcut sistem partilerinin ve elinde iktidar ya da muhalefet gücü olanların vatandaşın serzenişlerine paralel bir hamle yapmaması, mülteci konusunda kati tavrı ve milliyetçi kemik kitlesi ile Zafer Partisini genel seçimden daha çok tercih edilir bir noktaya getiriyor.

Eskişehir’de de bu yönde bir eğilim gözlüyorum.

Hem Oğuz Beki’nin bu beklentilerini asla eksenden çıkartmayan net tavrı ve bagajı olmayan kimliği hem de Ümit Özdağ liderliğinde Zafer Partisine gönül vermiş olanların sayısında hissedilir bir artış var.

Üstelik teşkilat bazında firesiz ve etkili bir çalışma yürüten partiyi hem CHP hem Ak Parti kanadı bir tehlike olarak görmeli.

Çünkü ben Beki’ye ya da Zafer Partisine oy vereceğim diyenlerin iki parti seçmeninden de oy aldığını bizzat gözleyebiliyorum.

O yüzden de Melih Aydın konusunda altını çizdiğim gibi Oğuz Beki konusunda da tarihe ufak bir not düşelim.

Belki seçim kazanacak kadar iddialı görmeyebiliriz ama seçimi kimin kazanacağı noktasında önemli bir oyu ve rolü olacak.