Yazmak kolay değil. Çünkü içimiz yanıyor. Gerçek anlamıyla! Seyitgazi’de alevlerin arasında 10 can gitti. Bursa’da 3 fidan daha toprağa düştü. Yanan sadece orman değil, bu ülkenin vicdanıydı. Ama gelin görün ki, bu acının küllerinden bile nemalananlar çıktı!
Yangın çıkıyor… Sosyal medyada dakikalar içinde aynı şablon: “CHP yaktı.”
Ne zaman orman yansa, birileri hazırda bekliyor sanki. Eldeki veri sıfır, somut delil yok ama iddia hazır, infaz tamam! Delil yok, kanıt yok, rapor yok. Ama algı çalışması tam gaz!
“CHP’nin oyları artıyor, bir şey yapmalı!” diyen karanlık zihinler, yine kirli oyunlarını devreye sokuyor.
Bakın, işin siyasi boyutundan bile önce şunu sormak gerek:
Seyitgazi’de 10 insan öldü! On! Bir değil, iki değil, on!
Bir devlet görevlisi çıktı mı, “Sorumluluğumuz var” dedi mi?
Bir yetkili çıkıp özür bile diledi mi?
Hayır!
Çünkü ne zaman bir felaket olsa, önce hedef belirleniyor: ya göçmenler ya kadınlar ya muhalefet.
Bu kez de “yangını CHP çıkardı” masalı sahnede.
Masal diyorum çünkü ortada hiçbir somut veri yok!
Ama sosyal medya trolleri, “gerçekmiş gibi” bağırıyor.
Yalanın sesini bastıracak bir adalet mekanizması da görünmüyor.
Asıl mesele şu: Toplum, bu felaketler karşısında “yetkililer nerede?” diye soracakken, bu soruyu sordurmak istemeyen bir mekanizma devreye giriyor.
Yangına karşı oluşan haklı öfke, gerçek sorumlulara değil, hayali düşmanlara yönlendiriliyor.
Algı budur! Kara propaganda budur!
Yangınlardan üç gün sonra çıkıp ekran karşısına şunu söylüyorlar:
“Yangının arkasında sabotaj olabilir, araştırıyoruz.”
Ama o “sabotajı” araştırmadan sonucu sosyal medyada troller açıklıyorlar: “CHP yaktı.”
Bu ülke bu kadar ucuz mu ya?
Yangını kimin çıkardığını bilmiyoruz. Belki sigara izmariti, belki anız, belki sabotaj.
Ama şunu çok iyi biliyoruz:
Bu ülkede ormanlar sistematik olarak korunmuyor.
Yangınla mücadele bütçesi kuşa çevrilmiş.
THK’nin uçakları çürütülmüş.
Ve her yaz aynı hikâyeyi izliyoruz:
Yangın çıkar, insanlar ölür, ağaçlar yanar, yetkili kayıplara karışır,
Bu mudur kriz iletişimi?
Bu yapılan kara propagandadır.
Bu yapılan halkın acısı üzerinden siyasi hesaplaşmadır!
Ormanlar sizin değil.
O ölen insanlar sizin oy pusulanız değil.
O ağaçlar sizin propaganda malzemeniz değil.
Peki kim kazançlı çıkıyor bu durumdan? Elbette bu toz duman arasında sorumluluktan sıyrılanlar!
Yönetmek demek, sadece yangın söndürmek değil; sorumluluk almak demektir.
Peki bu yangınlarda kim sorumluluk aldı?
Tarım ve Orman Bakanı neredeydi?
Yangın helikopteri neden geç havalandı? Ya da birçok noktada neden havalanmadı?
Ekipman eksikliği, personel yetersizliği, koordinasyonsuzluk…
Hepsi konuşulması gereken şeyler.
Ama biz neyi konuşuyoruz?
“CHP yangın çıkardı mı çıkarmadı mı?”
Yuh artık!
Bu nasıl bir siyaset, bu nasıl bir acıyı istismar etme yarışı?
Böyle giderse bizim siyasi aklımız hep aynı yerde kalırsa, bu memlekette bir gün “doğru” da “yeşil” de kalmayacak!
Yangını kim yaktı bilmiyorum.
Ama bu ülkede vicdanı kim söndürdü, onu çok iyi biliyorum!
Bu yangınları kim çıkardı bilmiyoruz.
Ama bu yangınları kim söndürmedi, kim gecikti, kim beceremedi, onu çok iyi biliyoruz.