Türkiye’nin son 40 yılı, insanların kılık kıyafeti üzerinden yürütülen yasaklar, baskılar, kavgalarla geçti. Dün başörtülüler üniversite kapılarında, ikna odalarında itilip kakıldı. Bugün ise bir kafenin kapısına “Burada açık giyinmek yasak” yazısı asılıyor, şort giydi diye genç bir kadın kovuluyor. Bu nasıl bir zihniyetin, nasıl bir ikiyüzlülüğün ürünüdür?

Unutmayın, bu ülke kanunla yönetiliyor. Anayasa’nın 10. maddesi açık: “Herkes eşittir.” Cinsiyetinden, inancından, giyiminden ötürü kimseye ayrım yapılamaz. Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesi diyor ki: Birini kıyafeti, inancı, kimliği yüzünden kamuya açık hizmetten yararlandırmazsan suç işlersin. Yani, kafenin kapısına o yazıyı asan işletmeci aslında suç duyurusunu kendi eliyle tezgâha yazmıştır.

Kimse kusura bakmasın: Bu memlekette kafe açıyorsan, müşteri seçemezsin. “Senin başın örtülü giremezsin, senin bacağın açık oturamazsın” diyemezsin. Burası İran değil, Suudi Arabistan değil. Burası Türkiye Cumhuriyeti! Hukukun üstünlüğünün geçerli olması gereken bir ülke.

Şunu herkes bilsin: Dün başörtülü kadınları üniversite kapısından çeviren zihniyet ne kadar yanlışsa, bugün şortlu kadını kafenin kapısından kovan zihniyet de aynı derecede hukuksuz ve çağdışıdır.

Bunun adı “işletme kuralı” falan değildir. Bunun adı düpedüz ayrımcılıktır. Kadına müdahaledir. Özgürlüğe saldırıdır. Bu yasağı koyan, aslında “Ben hukuku tanımıyorum” demektedir.

Hukuku tanımayanlara hatırlatalım: Bu ülkede Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun var. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un temel ilkeleri uyarınca, kamuya açık hizmet sunan işletmeler tüketiciler arasında keyfi ve haksız ayrım yapamaz. Tüketiciye karşı ayrımcı muamele, bu kanunun ruhuna ve amacına aykırıdır.

Ayrımcılık yapan işletmeye hem para cezası gelir, hem de müşteri mahkemeye verir, hem de savcı soruşturma açar. “Ben böyle istedim” diyerek özgürlük gasp edemezsin.

Bugün başörtüsüne yapılan yasak nasıl toplumun vicdanında yara açtıysa, şort yasağı da aynı yarayı açacaktır. Bu kafeler, bu yasakçı zihniyetler Türkiye’nin yüz karasıdır.

Şort giymek, başörtüsü takmak, sakal bırakmak, dövme yaptırmak… Bunların hepsi bireyin özgürlüğüdür. Devletin görevi, işletmecinin görevi, toplumun görevi, bu özgürlüğü korumaktır.

Yasak olan açık giyinmek değil, yasak olan insanın onuruna ve özgürlüğüne saldırmaktır.

Eğer böyle bir durumla karşılaşırsanız, susmayın. Tüketici Hakem Heyeti’ne, Ticaret İl Müdürlüğü’ne şikâyet edin, savcılığa suç duyurusunda bulunun.

Hukuki Dayanaklar

  • Türkiye Cumhuriyeti Anayasası – Madde 10 (Eşitlik İlkesi):
    “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
  • Türk Ceza Kanunu – Madde 122 (Nefret ve Ayrımcılık Suçu):
    “Kişiler arasında dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan ayrımcılık yaparak;

    (b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş bir hizmetten yararlanmasını engelleyen,
    kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”
  • 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun – Madde 4 (Temel İlkeler):
    “Tüketicinin taraflardan biri olduğu işlemlerde, tüketicinin ekonomik çıkarlarının korunması, aydınlatılması, bilinçlendirilmesi ve zararlarının tazmini esastır. Tüketici işlemlerinde sözleşme hükümleri dürüstlük kuralına aykırı olamaz.”
    → Bu madde, kamuya açık hizmet sunan işletmelerin tüketiciler arasında keyfi ve haksız ayrım yapamayacağı ilkesini ortaya koyar.