CHP Eskişehir'de il kurultayı öncesi mahalle delege seçimleri sürüyor. Süreç elbette ki parti genel politikaları ve kadroları oluşturacak isimlerin belirlenmesi açısından büyük anlam ve önem kazanıyor. Bu süreçte doğal olarak CHP üyelerinin gruplaşması, bir araya gelmesi, parti içi ilke ve kurallara bağlı kalmak kaydıyla örgütlü hareket etmesi kadar doğal bir durum olamaz. Bunların hepsi, demokratik bir partinin vazgeçilmez süreçleri.
Ancak bu sürecin bireyler üzerinden sürdürülmesi gerekirken partinin kurumsal kimliğine sıçrayacak hamlelerin yapılması, olayın şiddet ve kavga ile ilişkilendirilmesi ya da o noktaya kadar sürdürülmesi ve en korkuncu da hizipleşilerek kişisel bir sorun haline getirilerek "o varsa ben yokum", "o bunun adamı, bu yüzden desteklenmemeli" gibi parti içinde kalması gereken kişisel duruşların kamuoyuna basın ya da sosyal medya aracılığıyla aksettirilmesi hiç kimseye yarar sağlamayacağı gibi partiye de büyük zarar veriyor.
Parti içi demokrasinin doğallığı, kişiselleşen hesaplaşmalarla, “o varsa ben yokum” anlayışıyla gölgeleniyor. Oysa CHP’nin bu ülkenin geleceği için taşıdığı tarihi misyon, bireysel hesapların çok daha ötesinde.
Dar Tartışmalar Yakışmıyor
Bugün CHP, ülke siyasetinde tarihinin en yoğun kuşatmalarından biriyle karşı karşıya. Seçilmiş belediye başkanları tartışmalı gerekçelerle tutuklanıyor, bazı isimler, üzerindeki siyasi baskı nedeniyle parti değiştirmek zorunda kalıyor, hatta 15 milyon insanın oyuyla CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal ediliyor, baba yadigârı şirketlerine el konuluyor.
CHP’nin tüm bu kuşatmalar ile mücadele ederken diğer taraftan da gerek iç politikada Apoeksenli Kürtçü politikalar, başta ekonomi olmak üzere halkın alım gücü gibi gerçek sorunlara eğilip dış politikada da yol göstericisi olması gerekirken; CHP, göreceli olarak illerdeki parti içi büyük ama halk için anlamsız bu tartışmalarla daha ne kadar gündeme gelecek?
Gerçekten de CHP'nin sahibi ve CHP'nin iktidara yürümesini isteyen milyonlarca vatandaş bu kısır iç kavgalarla, tartışmalarla ve hiziplerle mi CHP'ye daha da yanaşır sanıyorsunuz?
Tam da böyle bir dönemde, illerde yaşanan hizipleşme, sosyal medyaya taşan kavga görüntüleri ya da parti içi kişisel çekişmeler, halkın gözünde CHP’yi büyütmez, tam tersine küçültür.
Adaylar kavgayla değil görüşleriyle gündem olmalı
Bugün CHP’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, parti içi barış ve ortak akıldır. Delege seçimleri, kimin hangi listeye girdiği tartışmalarının ötesinde, adayların ülkenin gerçek sorunlarına dair görüşlerini kamuoyuna açıklama fırsatı olmalıydı. Çünkü toplum artık parti içindeki kavgaları değil, bu kavgaların ötesine geçip halkın sofrasına, cüzdanına, geleceğine dair ne söylendiğini merak ediyordu.
Delegelerin, mahallelerdeki üyelerin ve adayların vereceği mesajların değeri de burada yatıyor. Partinin asıl gündeminin kavga değil umut olduğunu gösterirlerse, milyonlarca yurttaş CHP’ye daha fazla yaklaşacaktır.
CHP Gücünü Delege Sandıklarından Almaz
CHP’nin sahibi, halktır, kayıtlı ya da kayıtsız gönülden her seçimde sandıktan sandığa koşan, umutla, heyecanla, coşkuyla seçim bölgelerinde nöbet bekleyen milyonlarca halktır. Gerçek CHP’li onlardır. Tarlasındaki mahsulü elinde kalan, okuduğu alandan işsiz olarak hayata atılan, diplomasız diplomalıların gölgesinde kalan mazlumlardır. Emekli aylığı ile torununa harçlık veremeyen, maaşı yattığı gün eriyen, üniversite sınavında hak ettiği yeri kazanmak için sabahlayan onurlu yüreklerdir.
CHP’nin gerçek sahibi Heyet-i Temsiliye’den cumhuriyeti kuran, ‘Türkiye vatanı ve milleti ile bölünmez bir bütündür’ diye haykıran cesur yüreklerdir.
Delege sandıklarına gömülen oyunların değil, Kerbela çöllerinde susuz kalanların verdiği mücadelenin peşine düşenlerindir. Onun gerçek sahibi, bu ülkenin değişim ve demokrasi umudunu CHP’de gören milyonlardır.
Bu milyonlar, kendi iç tartışmalarını dışarıya kavga olarak yansıtan değil, ülkenin yarınlarına ışık tutan bir CHP görmek istiyor.
O nedenle Eskişehir’de, Ankara’da, İstanbul’da, kısacası Türkiye’nin dört bir yanında yapılacak her delege seçimi, aslında Türkiye’nin demokrasi sınavının bir parçasıdır. CHP’ye yakışan, bu sınavı kavga ile değil, barışla; kişisel hesaplarla değil, ortak akıl ve umutla vermektir.