4 yıl önce Eskişehir Başarı Ödülleri öyküsü henüz yeni başlamıştı.

Telefonum çaldı, daha önce birkaç kez karşılaştığım ama çok samimiyetimin olmadığı bir genç aradı “Abi müsaaden olursa seni de EBÖ’de TV kategorisinde aday göstermek istiyorum” dedi.

“Sorun yok, gösterebilirsin” diyerek kapadım telefonu.

Birkaç gün sonra oylama süreci henüz yeni başlamışken diğer adaylara da bakayım diye internet sitesine girdim. Bir baktım yerel, ulusal birçok isim var. Bende o aday isimlerden biri olarak oradaydım.

Halk oylamasının ilk etabı sona erdi ve ne yazık ki TV kategorisinde elendiğimi gördüm.

Birkaç gün sonra aynı genç tekrar aradı. “Abi organizasyon ile ilgili bir görüşme yapabilir miyiz” diye sordu. Sanırım elendiğim için biraz mahcup, biraz çekingen bir ses tonuyla konuşuyordu. “Tamam, saat 2 gibi görüşelim” diyerek sözleştik.

Bir cafede sözleştiğimiz saatte buluştuk ve bana “abi sen çok iyi bir televizyoncusun ama halk oylamasında sanırım hiç çalışmamışsın elimden bir şey gelmiyor, lütfen gönül koyma” diyerek kendini açıklamaya çalıştı.

Hiç gerek yok dedim, kendini anlatma çabasına girme. Evet oylamaya çalışmadım, tek bir paylaşım bile yapmadım. Çünkü benim mesleğim habercilik ve bu yüzden tabiatımda bir şey istemek bana zor gelir. Ben sonuçlara saygılıyım ve en ufak sitemim, eleştirim yok” diye biraz da onu rahatlatan bir cevap verdim.

Sonra önemli bir teklif aldım. “Abi, bu geceyi bir kadın sunucu olacak ve senin de partner olarak ona eşlik etmeni isterim. Eskişehir’e de hakim bir isim olarak bizimle çalışır mısın

Sanırım hiç düşünmedim. İtiraf etmek gerekirse genç yaşta böyle bir işe kalkışmış ve samimiyetini çok rahat hissettiren bu adama destek olayım istedim. Teklifi kabul ettim ve Eskişehir Başarı Ödüllerinin bir parçası oldum.

Bu vesile ile bu genç adamla daha sık görüşmeye başladık.

Farklı bir motivasyonu vardı. Neyi yapamazsın desek, onu yapmak için kendini paralıyor sonunda ise bir şekilde başarıyordu.

İlk final gecesinde bunu fazlasıyla tatbik ettim. Sadece ben değil, hemen herkes anladı.

Şehirde kolay kolay bir araya gelmeyecek nice insanı, gelmez hayatta bu salonda olmaz dediğimiz nice önemli ve ünlü ismi o salona getirdi.

İlk olduğu için sancılı, ödül alanların belli ama vermesi planlanan isimlerin bazılarının karıştığı bir sunum sınavını başarıyla ve sorunsuz atlattık.

Bağrıştık, çağrıştık ama barışmasını bilecek kadar samimi bir diyalog yakaladık.

Gecenin sonunda “Kardeşim bu stres çekilecek iş değil, beni milyon dolar versen bir daha sahneye çıkartamazsın” dediğimi hatırlıyorum.

Sonrası malum… Her etkinlikte, yok dememe rağmen hep orada oldum.

İşte o genç adam yani Ahmet Can Akdemir ile olan Başarı Ödülleri öyküm böyle başladı.

İyi ki de başlamış…

Önceki akşam saat 23.00 olduğunda, yani Eskişehir Başarı Ödülleri 3. Final gecesi sona erdiğinde yaşadığım mutluluk ve gurur hiçbir şeyle değişilmeyecek kadar büyük oldu.

Telefonum susmadı, mesajlara yetişmekte zorlandım ve ufak bir paydaşı olmama rağmen ben bile kocaman bir haz aldım.

Her final sonrası kavga ederdik ama bu kez teşekkür edeyim istedim bu genç adama…

Haftalardır sabahlara kadar yılmadan çalıştı…

Yüzlerce adayla ile sponsor firmalarla ve teknik altyapıyla bire bir ilgilendi…

Şehrin seçkin isimlerinden çok değerli bir jüri oluşturdu…

Tasarımlar, videolar, sosyal medya yönetimleri için büyük mesai harcadı…

Sebebini tahmin ettiğimiz ama anlam veremediğimiz saçmalıklara cevap vermedi, biz onu değil o bizi yatıştırdı, sakinleştirdi, işimize odaklanalım diye motive etti.

O yüzden sevgili kardeşim Ahmet’e emekleri ve başarı için çok teşekkür ediyorum.

Öte yandan ekibi es geçmek istemem …

İmtiyaz ortağımız sevgili Melih Turan sürekli fikir üretti. Ciddi anlamda kafamıza açan fikirlerle nokta atışı katkılar sağladı.

Sevgili Burak sürekli mesaiye kaldı, şunu da bitirelim tamam dediğimiz her işe yenisini ekleyeceğimizi bildiği halde of demedi…

Sevgili Derya tasarımın gücü adına tek gözü uykusuzluktan kapanana kadar yardırdı…

Sevgili Ender elimiz ayağımız oldu, İsviçre çakısı gibi her şeye yetişti…

Sevgili Beyza az uyudu, çok çalıştı, idealist bir iletişim öğrencisi olmanın tüm gereklerini başarıyla sergiledi.

Serkan Sever taa İstanbul’dan hızır gibi koştu, tüm kritik alanlara müdahale ederek epey yük aldı.  

Biz bu işlere dalmışken sağolsun Sevgili Sedat Aydoğan ise enerjisini EHA’ya vererek gözümüzü arkada bırakmadı.

Hepsine teşekkür ediyorum, iyi ki varlar!