Sükûnetin kuralları çiğnenip bel altı vuruşlar boy gösterecekse balkonu camdan olan ilk taşı atmasın. Hamasetin yanılsaması uzun sürmez. 

Salt olarak muhataplarının anlayabileceği, şeffaf mesajlar gönderiyorum aralıksız. Yalnız lafın tamamını hiçbir surette Eskişehirliye anlatmıyorum; ortalama bir Eskişehirli her şeyi biliyordur zaten. İş başa düştüyse üşenmenin, tekrara düşmenin zararı yok.

Eskişehir sivil toplumu, basın-yayın medya kuruluşları, siyasî odakları, geleceğe yönelik planları, yönetim çizgisi, demografik nitelikleri, yerel iş birlikleri, bürokratik ittifakları ve adı konmamış raconları ile değişeceği vakte geldi. 

Değişim derken tepeden inmeyen, kademeli yenilikler göreceğiz. Geçiş zamana yayılmış ve sindire sindire olacak. Önceki yazılarımda zikrettiğim “alan kapatma siyaseti” aklını kullananlar, sabrını dizginleyebilenler için bulunmaz nimet. Detay vereyim. 

Yılmaz Hoca’nın organizasyonel zekâsı yarım asırlık bir işletim sistemiyle her mevkiyi donatmış, orijinal bir kontrol ağı sağlamıştı. Bu yüzden benzeri konsolidasyonun bir daha kurulamayacağını rahatlıkla iddia ediyorum. Tüm debelenmeler bundan mütevellit.

Devlet adabı, kamu disiplini ve toplum selametini düşünen bizlere ulvi görevler düşüyor. 

Rantı ekonomik değer, peşkeşi ticaret, kutuplara ayrılmayı siyasal görüş, kazanımları silmeyi yatırım olarak mı lanse etmeliyiz? Ahali buna geçit vermez, menfi mavralardan kaçınır. 

Gelin, öteye beriye fener tutalım. Önümüz aydınlansın. 

Jargonunu kiviye fanuslamış ikna odaları, Genel Merkez müzakerelerinde kazandığını buluşma müsamereleri ile devam ettiriyor. Lakin yetmiyor. İl teşkilâtındaki boşluk ve düşük performans, taslak metin hafifliğindeki broşürlerle örtülmeyecek kadar derin. Ağırbaşların bir bölümünü Hatipoğlu koparıp aldı, bir bölümü ise CHP’ye katıldı. 

Güçlü takım arkadaşlarıyla yerinde bir isim, yüzdesi yüksek mühürlerden olabilirdi. Şimdiki yalnızlık, en düzgün açılardan verdiği pozlarla kendini harcanmış bir potansiyele endeksledi.

Teşkilât desteği, yerel seçimlerde baş parametredir. Siz siyasal örgütlenmede körpeyken senelerini vakfetmiş neferler, esnafından öğrencisine kadar muhtelif üyeler, akademik ve kurumsal kontaklar sizi sudan çıkmış balık hâlinden kurtarır. Bazen sizin cevap vermeniz gereken noktada salvolara siper olur, bazen parti politikalarına mesafeli durmanız gerektiğinde süreci üstlenip ufkunuza kişisel alan açar. 

Mayısta ittifak ortağısınız, yazı çalkantılı atlatıyorsunuz, sonbahar deseniz yaprak dökümü; vekiliniz parti itibarını zedeleyerek saf değiştiriyor, sonrasında gelen “hür ve müstakil” direktifi yörüngenizi tayin ediyor. 

Genel Merkeze uyum sağla, teşkilâtı dizginle, kayıpları minimize et, dengeleri gözet, diğer partilerin durumunu tahlille… Bir de seçime ramak kala seçmenin “kazanacak aday” yönündeki eğilimini durdurmaya çalış. 

Melih Aydın’ın vitrini güzeldi ancak tabelasını oydular! 

Oğuz Beki’yi merak edenler de çok. “5 yıl sonra ağlayarak oy verirsiniz Zafer Partisi’ne.” cümlesi Beki’yi kanatlandırdı. “Belediyenin aslî görevlerini herkes yapar.” açıklaması ise Türkiye’deki belediyeciliği özetliyor. Bu bakış açısını doğru buluyor ve “Yılmaz Hoca’nın özgün belediyeciliği” ile paralellik arz ettiğini düşünüyorum. Ayşe Ünlüce ile en benzettiğim yanı ise düzgün ve ölçülü hitabı. 

KİM OLDUĞUM MU MÜHİM NE OLMADIĞIM MI?

Mütevazı kelimelerimi, yüksek merakınızı “yine” gidermemek koşuluyla harcamak istiyorum. 

Yüce davalardan atik vazgeçenler, “Ben küstüm oynamıyorum.” kırılganları, günü çıkarmaya oynayanlar ve hakkından fazlasına talip olanlar… Yaka silktim, uzak durdum, kavgasını verdim. 

Muradımın avlusunda şu yatıyor:

Gerçeğin farkında olmayanlara gerçeği duyurmak; gerçeği duymak istemeyenleri gerçeklerle yüzleştirmek ve tüm bunları vatan hasletiyle, Eskişehir sıhhatine yapmak. 

“Hürriyet, müsavat, uhuvvet, adalet” parolasını, inciraltı salonlardan Porsuk’un mabedine taşıyıp zevalden arınmanıza ömür hiç etmek. 

Ben, 4 Ekim 1919 cumartesi saat 12.00’de Akarbaşı’ndaydım. Ben, 21 Haziran 1920’de tren istasyonundaydım. Ben, Enveriye’deki vasiyetim. 

Ben, hâlâ Kurtuluş Mahallesi Sanayi Sokak’tayım!