Hiç tanımadığımız, görmediğimiz, adını bile bilmediğimiz insanlar için yastayız.

Yemek yemeye, uyumaya, nasılsın diye soranlara ağız alışkanlığı ile “iyi” demeye utanacak kadar insanız.

Hayat olağan akışının çok dışında, keder mevsiminde, kadere sığındığımız ve çaresizlikle kardeş olduğumuz bir seyirde ilerliyor.

Sorgudayız sürekli…

Planlar, hayaller, mutlu olalım diye çabaladığımız nice şey boşa çıktı.

Garip bir sorguda, pesimist düşüncelerle baş başayız birkaç gündür.

Hepimiz olmasa bile eminim çoğumuz aynı gemideyiz bu aralar. Aynı sorgular, aynı cevap ya da belirsizlikler, hayatın boş, hedefsiz, bugünü boşa harcamaya değmeyecek kadar acımasız ve gerçek olduğu ile yüzleşiyoruz.

Nasıl yüzleşmeyelim,

Ülke on binlerce cenaze ile kocaman mezarlığa döndü 2 gün içinde. Tarihin en büyük felaketlerinden biri ile 10 milyon insan yuvasından oldu.

Öyle bir sınavla yüzleştik ki, milyon dolarlar bazen 1 bardak su etmiyor.

Lüks evler, son model arabalar, marka mont ve botların kimseye faydası olmadığını görmek canımızı yakıyor.

Ünlü, tanınmış, koltuk sahibi olmanın çaresizliği değiştirmeyecek kadar önemsiz olduğu bugünlerde ne hissedeceğini ne söyleyeceğini şaşırmış bir haldeyiz değil mi?

Mesela ben niye yazıyorum inanın bilmiyorum.

Günlerdir yazmadığım için eğreti bir meslek alışkanlığı ile yazıp yazıp sildiğim yazılar var.

Boş geliyor bugünlerde başka bir şeyi sunan bir yerde olmak.

Şu adaymış, bu zamlanmış, kulislerde şu konuşuluyormuş diye başlayan tüm cümleler beyhude,

Salı akşamı Eskişehirspor destek gecesi yapacaktık örneğin, günlerdir hazırlanmış, çok büyük bir organizasyonun içine dalmıştık. Şu an bir kıymeti var mı? 5 transfer fazla yapmışız, şampiyon olmuşuz, lig atlamışız şu an sevinebilecek kadar kör kalpli miyiz?

Hadi gidelim bir kahve içelim, muhabbet edelim gibi basit ve insani bir reflekse bile hacet var mı?

Özetle aslında fiziksel enkazın dışında ülkece başka bir enkazın altındayız şu aralar.

Hayat devam ediyor diyerek toparlanacağız, yaraları sarmak için dayanışma ruhu ile tüm şartları zorlayacağız ve belki acı ama bu yaşadıklarımızı da zamanla unutacak bir çoğumuz.

Bu sefer daha uzun sürecek, daha zor olacak ama unutulacak.

Ancak bugün değil…

Biz hayatın bu gerçek ve acı yüzü tüm samimiyetiyle kendini hissettirirken payımıza düşeni alalım.

Kendimizi tüketinceye kadar çalışmanın, sevdiklerimizden çaldığımız zamanın, daha güçlü, daha etkili olmak için verilen mücadelenin, üstümüze aldığımız fazlaca sorumluluğun yavaş yavaş bağlarını çözelim.

Plansız, hesapsız ve en önemlisi telaşsız yaşayabileceğimiz günlerin sınırlı olduğunu unutmadan, ruhumuzu çok sıkmadan yaşamanın ilk adımını atalım bence,

Şahsen ben yapmaya çalışacağım, umarım başarırım.