Sevgili Eskişehir bomba kucağımızda, tehlike kapıdan içeri girdi ve bu söylediklerimin hiçbir yerinde mübalağa yok.

Ülkenin pek çok yerinde olduğu gibi Eskişehir’de büyük bir su krizinin içine girdi.

Çok yakında İzmir ve Çeşme’de olduğu gibi Eskişehir’de de planlı ve mecburi su kesintileri ile karşılaşabiliriz.

Zira tek su kaynağımız olan Porsuk Barajındaki rakamlar ortada.

Şu bir gerçekki yarı kuraklık sürecinden tam kuraklık sürecine hızlı bir geçiş yaptık.
Sulama için hunharca yapılan su tüketimi ile birlikte barajdaki su seviyesi yüzde 34 dolaylarına inmiş durumda. Bu çok korkutucu bir rakam çünkü geçen sene aynı süreçte bu rakam yüzde 60 seviyesine yakındı.

Üstelik bu yüzde 34 olan seviyenin ciddi bir kısmı kullanılamaz su niteliği taşıyor. Porsuk barajı tek su kaynağı olduğu için dibinde biriken balçık ve çamur yıllardır temizlenemiyor. Haliyle bizim yüzde 34 dediğimiz seviye aslında daha da düşük.

Ve ne yazık ki bu durumu ciddiye almıyoruz. Sanki her şey olağan seyrinde ve birileri boşa üfürüyor gibi mevcut krize aldırmayan, bunun bir toplumsal seferberlik haline dönüşmesi gerektiğini anlamayanlar var.

Yakında diyorum suyumuz kesilecek, her istediğimizde duş yapamayacağız, elimizi yüzümüzü yıkayamayacağız, en temel ihtiyacımız olan su bilim kurgu filmlerindeki gibi erişilmez, ulaşılmaz bir metaya dönüşecek. Ve suyun eksikliği yüzünden sağlıkla ilgili başta salgın hastalıklar olmak üzere nice sorunla mücadele edeceğiz.

O yüzden şimdi, hemen, derhal bir kriz masası kurmamız ve önce palyatif ardından kalıcı çözümler için net kararlar almamız lazım.

Bir kere tarım konusunda kesinlikle sulu tarıma izin vermeyip, kuru tarım uygulamasını bir mecburiyet haline getirmemiz lazım. Yeşil bitki desenine bağlı tarım üretimi insani tüketimin önündeki en büyük tehlike olduğunu biliyoruz.

Çiftelerde olduğu gibi derin su kuyuları ile ekolojik sistemin tarumar edilmesine, iklim krizi etkilerinin insan eliyle daha da yükseltilmesine müsaade etmemeliyiz.

Araç yıkama işi gibi su işiyle direkt ilgili yeni ticari ruhsatlar konusunda daha özenli ve dikkatli olmalıyız.

Bireysel su kullanımı konusunda yapabileceklerimizi saymıyorum bile…

Ancak ve ancak bu tekrar altını çiziyorum ki bir toplumsal seferberlik işidir.

Kurumlar, sivil toplum herkesin ortak savaşıdır.

Porsuk barajındaki arz ve talep birbirini karşılaşamadığına göre yarın çok geç olabilir.
Lütfen!