Bu şehir garip bir sabra sahiptir.
Yıllardır ötelenmeye, ötelenmenin bile konuşulmamaya dönüşmesine alışmıştır.
Ve her defasında, kaderine razı bir suskunlukla, kendi içine kapanır.
Oysa ne cevherdir bu topraklar; ne tarih barındırır, ne gençlik, ne üretim…
Ama bir el hep geri çeker, bir irade hep görmezden gelir.
Uluslararası havaalanımız var diyoruz. Evet, kâğıt üstünde “var” ama pistinde kuşlar uçar, uçaklar değil. İç hatlarda bir tek sefer yok!
Bunun sebebi nedir biliyor musunuz?
Zafer Havaalanı gibi yap-işlet-devret modeliyle işleyen, zararına rağmen ısrarla parlatılmak istenen bir beton yığınına rekabet yaratmamak… Eskişehir’in havalimanı, başka bir şehre rant doğurmasın diye kasten çürümeye bırakılmıştır.
Yüksek Hızlı Tren mi?
2009’un hayaliyle övünülen bu hat, bugün bir eziyetin adıdır. Seferler yetersizdir, son dakika bilet bulmayı bırak 1 hafta önceden koltuk kapmaca oynanır. Akşamın sekizinde son sefer biter. Günübirlik giden vatandaş geri dönemez. Eskişehir gibi genç ve dinamik bir şehirde YHT'nin saatleri orta çağdan kalma gibidir.
Üstüne üstlük, İzmir bağlantısı hattından Eskişehir’in dışlanmasıyla bu ulaşım günden güne etkisizleşir.
Gemlik hattı?
Sanayi için can damarı olacak, limana açılan bir demiryolu…
Yıllardır konuşulur, ama bir kazma dahi vurulmaz.
Hazır gündemdeki Çevreyolu meselesi, hâlâ bir yılan hikâyesi.
Konu her açıldığında proje dosyaları çıkar, imza törenleri yapılır, sonra her şey unutulur.
Ölüm yollarımızı unutmamak gerek. Seyitgazi, Alpu, Sarıcakaya… İki araç karşılaştığında durup yol vermeden geçemez.
Her ay bir cenaze, her hafta bir haber…
Tüm bunları yaşarken, Ankara’da bizi temsil ettiği iddia edilen altı milletvekili vardır. Oysa sayı bundan eksiktir.
Fatih Dönmez, Enerji Bakanlığı yapmış, saygın bir geçmişe sahip değerli bir bürokrattır.
Lakin Eskişehir’e dair ne bilir?
Ayşen Gürcan, akademisyenliğiyle bilinir. Üniversite kapılarının ötesinde bu şehrin hangi çocuğunun hocası olmuştur?
Geçmişte de böyleydi…
Necati Albay, Kemal Unakıtan, Süheyl Batum Vekil oldular, görev bitti, bir daha bu şehre uğramadılar bile. Geriye tutulmamış sözleri, yarım bırakılmış defterleri kaldı.
Biz hâlâ bekleriz. “Bu sefer değişir, ihtiyacımız olan hizmet gelir” diye kendimizi avuturuz. Değişmez çünkü Eskişehir’in vekil sayısı hep eksiktir.
Gelin bunları konuşalım.
Mahmut Tanal'ın ağzından çıkan tek cümleyi günlerce didiklemektense bu şehrin yıllardır biriken dertlerini konuşmak daha mühim değil mi?