İnsanın futbol ile kurduğu tek bağ renklerden ibaret olunca daha değişik bir duygu yaşanıyor. Ömrümde bir takımın kadrosundan dahi üç isim sayamayacak olan ben, “siyah kırmızı” diye Kanlıkavak’ta bağırırken “Allah’ım ne olur bu defa olsun” diye dualar ediyordum.
Ne olacağını bilmeden üstelik…
Oldu nitekim.
Eskişehirspor’un hangi lige çıktığını ve bundan sonra ne olacağını bilmiyorum.
Fakat bu şehrin insanlarına bunca acı, bunca heyecan ve bunca mutluluk yaşatan futbol takımının en üst lige, en üst sıralara çıkması gerektiğinden şüphe duymuyorum.
Gerçi, Eskişehirspor’un doğru düzgün maçlarını bile izlediğim söylenemez.
Ama insan bu…
Şehrin havası, taşı, toprağı gibi Eskişehirspor’da birinci dereceden önemli konular arasında yer alıyor insanın yüreğinde.
İşin aslında Eskişehirspor benim için bir futbol takımı hiç olmadı.
Ciddi bir bekleyiş oldu örneğin.
Biliyorum, Eskişehirspor’un bir şey yapmasını bekleyen insanlarla dolup taşıyor şehrin caddeleri.
Eskişehirspor bir yerde, hafta sonu stattan sokağa, oradan ise evlere sinen heyecan değil miydi…
Bu kentte en ümitli bekleyişleri de en umutsuz kaybedişleri de yaşattığını biliyorum.
Daha fazla hadsizlik etmeyeyim.
Eskişehirspor ile yatıp kalkan meslektaşlarımın asabını bozmakta istemem.
Fakat o gün Kanlıkavak’ta sevinen binlerce hemşerimin adına yazmadan geçemedim. İşin aslı daha fazla katkı verebileceğim bir yetkim de bir yeteneğim de yok.
Eskişehirspor’un anlatılması gerektiğini, yazılması gerektiğini ve konuşulması gerektiğini biliyorum.
Anlayacağınız benim için futbol yok ama Eskişehirspor hep var ve var olsun istiyorum.