CHP’lilerin yeni dönemdeki sınavı, CHP’li olduklarını ve partilerine olan sadakatlerini ispatlamak üzerine olacak gibi görünüyor.

Hatta ilerleyen süreçte, bu zorlu sınava CHP içinde “kim daha fazla CHP’li” tartışmaları da eşlik edebilir.

Bir açıdan bakıldığında, AK Parti’nin işine gelen bu tartışma, CHP’lilerin de adeta balıklama dalmayı arzuladıkları bir havuz olarak öne çıkıyor.

CHP’li olmaktan çok, CHP’li olduğunu gösterme hastalığını, partinin kuruluşundan bu yana uzanan bağlar içinde değerlendirebiliriz.

Nitekim, ulusal kurtuluşta mutabık her türden ideolojiye kapısını açarak siyaset sahnesine çıkan CHP, günün sonunda kendi muhalefetini de yine kendi içinden çıkaran bir parti olmuştur.

Tez de, anti tezde aynı parti içinden çıktı.

1940’ların ortasından itibaren CHP’ye her türlü zulmü hak gören DP’nin, bizzat CHP’nin eski vekillerinden oluştuğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle parti içi şüphelerin her daim diri kalması gayet doğaldır.

Elbette, sosyal demokratlar ile ulusalcıların zaman zaman partiyi sahiplenme konusunda birbirlerine attıkları taşları da unutmamak gerekir.

Oysa CHP’nin “baba ocağı” olup olmayacağı zamanın meselesi olsa da, aslında hepimiz için “dede ocağı” olma özelliği taşıyor.

Bu özellikleriyle CHP’nin kapısının herkese açık olması kadar, herkesin bir şekilde CHP ile bir hukuku bulunması ve her gidenin de CHP’den gitmesi, bambaşka bir tartışma konusu.

Fakat biliyoruz ki, kendi kahramanını yaratma konusunda mahir olan CHP’nin, kendi hainini yaratma konusunda da ondan geri kaldığı söylenemez.

Kimin hain olup, kimin olmayacağı koordinat ve zamanlama işi…

Bu açıdan bakıldığında, CHP’lilerin kendi üyeleri ve belediye başkanları hakkında şüphe duymaları gayet doğaldır.

Eskişehir’de bir dönem DSP ile hareket edenler, o zamanlar hain ilan edilmiş olsalar da sonradan baş tacı edildi. Buna karşılık, CHP ile yollarını ve bağlarını hiç koparmayanların CHP’de siyaset yapacak mecali kalmadığını da unutmamak gerekir.

***

Özellikle Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den AK Parti’ye geçmesinin ardından, AK Partili bazı gazetecilerin ve trollerin de işlerini iyi yapmalarıyla birlikte gözler diğer CHP’li belediyelere çevrildi.

Yaygın medyayı takip edenler için, neredeyse her gün bir CHP’li başkanın AK Parti’ye transferi beklenir hale gelmişti.

İsim verilmeden ortaya atılan “çok önemli bir belediye başkanı yakında AK Parti’ye geçecek” sözleri, dalgalanmaya müsait suları bulandırmaya yetiyordu. Haliyle Eskişehir de bundan nasibini aldı.

Konu dönüp dolaşıp Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’ye geldi.

Sonuçta bir kadın belediye başkanı AK Parti’ye geçmemiş miydi, o halde Ünlüce de geçebilirdi!

Neyse ki, Ünlüce bu soruyla muhatap oldu.

2 Eylül Gazetesi’nden Özge Zaim, sanırım bu soruyu Ayşe Ünlüce’ye ilk yönelten gazeteci oldu. Ünlüce’nin yanıtı ise oldukça netti: “Sorulmasını bile istemem.”

“AK Parti’den böyle bir teklif gelse ne dersiniz” sorusuna verilen keskin bir cevabın ardından, suyun biraz da olsa durulması gerekiyordu.

Kanımca, hem gündem yaratma çabası hem de maliyeti oldukça düşük olan bu tartışmayı sürdürmek, reytingi de hesaba katıldığında siyaset kalpazanları için iyi bir malzeme olmaya devam edecek.

Bizler de delinin taşla, taşın kuyuyla münasebetinden payımıza düşeni alacağız.