AK Parti ciddi bir esnaf partisiydi.
Daha evveliyatında ise kahvehane partisi…
Örneğin kadınları, ev gezmelerini politikleştirmeyi başaran ilginç bir yapılanmaydı.
Esnaflar, DSP koalisyonuna karşı yürüyerek AK Parti’yi omuzlayıp iktidara taşımıştı.
Daha da önemlisi, belki de ideolojik bir partiydi.
Partinin her isminin ciddi bir siyasi geçmişi vardı.
Şimdi ise AK Parti, bir iş adamı, teknokrat ve sanayici partisine dönüşmüş durumda.
Kahvelerde söz söyleme kabiliyeti olanların çoğu, eski günleri anarken aslında AK Parti’nin geleceğinde kendilerine yer olmadığının farkında.
Ev gezmelerine giden kadınlarla bugünkü AK Partili kadınlar arasındaki tek ortak nokta başörtüleri. Hatta ev gezmelerine gidenlerde başörtüsü kullanma oranı daha yüksek. Bu durum tek başına belirleyici bir gösterge olmayabilir. Ancak, ev gezmeleriyle sosyalleşen kadınlardan Uludağ’da kafa dinlemeye geçiş yapan kadınlara dönüşümü, daha çarpıcı bir saptama olarak görmek mümkündür.
Elbette bu söylediklerim AK Parti’nin elit tabakası için geçerli. Yoksa her AK Parti seçmeninin Uludağ’a gitme şansı olmuyor.
İşte o şansı bulamayanlarda, ev gezmelerinde artık AK Parti’den çok onun yarattığı iktisadi bozukluktan yakınıyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, AK Parti’nin hem ülke insanıyla hem de kendi tabanıyla arasındaki mesafe her geçen gün açılıyor.
Peki, bu durum AK Parti’ye nasıl yansıyor?
Dikkat edin bir ideolojik partiden söz etmiştim. Şimdi tamamen kariyer planlamalarına kurulu, güç dengelerine odaklı, hatta güç kapma yarışının hakim olduğu bir alan.
Mesela, sevin ya da sevmeyin; Harun Karacan iş insanı ya da zengin olduğu için değil, köklü bir esnaf olduğu için AK Parti saflarına kabul edildi. Nabi Avcı ciddi bir kariyer sahibi olduğu için değil, bir duruşu ve bir mahallenin düşünürü olduğun için…Salih Koca ise doğrudan AK Parti coğrafyasının ana damarlarından birinin oraya taşıdığı kan niteliğindeydi.
Dündar Ünlü, Murat Özcan, Ahmet Yapıcı ile siyaset tartışabilirdiniz. Şimdi ise siyaset dediğimiz şey, alabildiğine kör bir muhalefetten ibaret.
Üstelik neyin nasıl, nerede ve ne zaman söylenmesi gerektiğine dair politik birikim de bugün AK Parti’de yok denilecek kadar az sayıda temsilcide bulunuyor.
Mesela, halkla kucaklaşarak iktidara gelen AK Parti, bugünlerde halk buluşmasını yalnızca bir PR çalışması olarak karşımıza çıkarıyor.
Buradan Dündar Ünlü’ye bir selam edelim; Kemal Tahir’e sırt dönüldü, Necip Fazıl ile yol yürünüyor. Halkın içinden konuşmuyor, konuşulmuyor aksine halka istikamet çizmeye odaklanılıyor.
Dolayısıyla, Eskişehir’de son günlerde AK Partili aktörler arasındaki çatışmalar sıkça konuşulup yazılıyor. Bu aslında bir sonuç; sebepler ortadan kalkmadıkça da sonucu değiştirmek mümkün değil. Ancak sebepleri ortadan kaldırmak gelinen noktadan çok zor görünüyor.
Fikir üretemeyen ve vizyon ortaya koyamayacak AK Parti’nin Eskişehirli aktörleri, haliyle birbirlerine yönelttikleri salvolar ya da CHP’ye karşı sergiledikleri diklenmelerle gündeme gelecek.
Peki, şehir bir şey kazanacak mı?
Çok zor…
Tabi ki iki yoldan, bir binadan söz etmiyorsak…