Ayşe Kaytan Uçak yazdı...

Biz stadın isminin neden Atatürk olarak kalması gerektiğini anlatmak zorunda bırakılmış bir kentiz.
Bu bile başlı başına bir eziyet değil mi?

Atatürk’ün bu şehir için ne demek olduğunu bilmeyene Atatürk’ü, stadın Eskişehir için ne anlama geldiğini bilmeyene stadı anlatmak gibi garabet bir durum ile karşı karşıya kalmış gibiyiz.

Şehrin Atatürk Stadı’nın isminin değişmemesi yönündeki talep, istek ve arzusu AK Parti tarafından uygun görülmedi.

Hemen hemen şehrin her kesiminden stadın isim değişikliğine yönelik gelen itirazlara cevaben

-Madem öyle belediyeler mekanlara Atatürk ismini verseydi,

-Eskişehirspor’a kazanç sağlamak için bu yolu seçtik,

-Fethi Heper de kentin bir değeri… gibi minareyi örtmeye yetecek kadar kılıf arayışından öte bir yanıt vermediler.

Aslında anlatmak zorunda değillerdi.

Yani stadın ismini değiştirebiliyorlar mı?

Gördük ki değiştirebiliyorlar.

Olay tamamen kapanmıştır.

O halde anlatamıyorsak anlamaya çalışalım.

AK Parti, Eskişehir’de uzunca bir süredir şehrin hassasiyetlerine sırt dönmüş vaziyette.

Bırakın şehrin hassasiyetini, ortalama bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bile üzerine titizlikle eğileceği bazı konulara bile “ben yaptım oldu” edasıyla yaklaşılıyor.

Şehrin akıbetinden çok kendi siyasi kariyerlerine odaklanıyorlar.

Ve çoğunlukla şahsi kariyer şehrin hassasiyetleri ile örtüşmüyor.

Yapılan açıklamalar ise şehirde ufak da olsa bir rıza yaratmaya yönelik.

Bu rızayı kazanamasalar bile, en azından üst makamlara rıza kazanmaya çalıştıklarını göstermekten öteye giden bir çaba görünmüyor.

Neden mi böyle?

Çünkü, Eskişehir’deki AK Partililer için Eskişehirlilerle kurulan bağın siyasi kariyer açısından pek bir önemi kalmadı.
Üstelik AK Parti, kendi içinden Eskişehirli isimlere bile alan tanımıyor artık.

Bugün AK Partililerden söz açıldığında, şehre yaptıkları katkılardan çok, kişisel siyasi hedefleri konuşuluyor:

Kim bakan olacak?

Kim aday gösterilecek?

Kim “reis”in çevresine daha yakın?

Örneğin, Ayşen Gürcan TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığı’na seçildi.

Sonuç?

Kentin hanesine düşen yalnızca bir kırmızı plaka oldu.

Daha fazlası için umut taşıyan var mı?

Ya Nebi Hatipoğlu?

Bakanlık koltuğuna giden yolda hangi demeci katkı sunacak?

Hangi icraatı bu makama taşır?

Fatih Dönmez ise şehre yalnızca “uğrayıp geçen” bir figür haline geldi.

Eskişehir onun için adeta bir emeklilik durağı.

Özetle söylemek gerekirse:

Bugün Eskişehir’in bir AK Partisi yok.

AK Parti’nin bir Eskişehir’i var.

Eskişehir’in milletvekilleri yok, milletvekillerinin Eskişehir’i var.

Çünkü onlar artık bu şehri dinlemek, anlamak, sahiplenmek zorunda olmadıklarını düşünüyor.

Atatürk Stadı meselesine de bu gözle bakıldığında, her şey daha net anlaşılıyor.

Bilmem anlatabildim mi?