EBB Başkanı Ayşe Ünlüce büyük bir farkla kazandığı başkanlık koltuğunda 16 aydır görev yapıyor…

16 ay aslında yerel yönetim adına kısa bir süre olmasına rağmen Ayşe Hanım uzun yıllardır belediyenin kalbi diye tabir ettiğimiz genel sekreterlik görevinden ötürü bu kısa süreyi inanılmaz bir avantaja çevirdi.

Ekonomik sorunlara, ülkedeki siyasi kaos ve olağan dışı süreçlere rağmen Eskişehir adına irili ufaklı üretimler ortaya koydu.
Üstelik daha önce altını çizdiğimiz gibi kendisi hiperaktif bir performans ortaya koyunca ister istemez belediye personelinin de temposu arttı ve kimi noktalarda yıllardır süren atalet ortadan kalktı.

Ve işin en garip kısmı Ayşe Ünlüce bu süre zarfında öyle pürüzsüz bir yönetim örneği sergiledi ki hem siyasi rakipleri yani yerelde muhalif olan Ak Parti ve Cumhur İttifakı hem de kendi partisi içindeki rakipleri Ünlüce’yi yıpratacak, tedirgin edecek veya ivmesini düşürecek bir muhalefet ortaya koyamadılar.

Zira Ünlüce sadece partisinin ve kendisine oy verenlerin değil garip ama kendisine oy vermeyenlerin dahi takdirini almayı başardı.

Bir kısmı daha önce belirttiğimiz bu düşünceleri neden yeniden yazdım biliyor musunuz?

Son günlerde muhalefet Ünlüce’ye fren yaptırmak, akışına çomak sokmak ve belki de işleyişin temelini sarsmak için Büyükerşen ve ESBAV iddialarını gündeme getirerek mahkemeye intikal etmiş bu konuyla EBB’yi birleştirmek istiyor.

Ortada herhangi bir organik bağ olmamasına ve EBB tarafından bu resmi olarak açıklanmasına rağmen bu noktayı özellikle Büyükerşen üstünden kaşımanın belki bir çıkar yol olacağını düşünenler var.

Zira Büyükerşen ve Ünlüce’nin arasını açınca Ünlüce’nin hem manevi olarak bir yara alacağını hem de siyasi olarak zayıflayacağına inananlar var.

Fakat, kazın ayağı gerçekten öyle değil…

Bir kere Ünlüce siyaseten zayıf ya da acemi bir profil değil. Öyle olsaydı bugüne kadar iç dengesi zorlu CHP’nin dengesi daha da zor olan Eskişehir ayağını böyle tereyağından kıl çeker gibi kolayca konsolide edemezdi.

İkincisi Ünlüce’nin siyasi ivmesini sadece Büyükerşen’e bağlayanlara üzücü bir haberim var.
Büyükerşen CHP içindeki güçlü bir aktör, söz geçiren bir isimdi ama Ayşe Hanım kadar hücrelere işlemiş bir rolü yoktu.

Hele ki bir kadın yönetici olarak Ünlüce’nin kat ettiği mesafeyi görmek isteyenler TBB içindeki pozisyonu hatta geçtiğimiz günlerde çekilen fotoğraflarda bile aradıkları mesajı bulabilirler.

Kaldı ki Ünlüce ve Büyükerşen’in arasını açmak isteyenlerin sadece Ünlüce değil Büyükerşen aklını da hafife aldıkları kanaatindeyim.

Büyükerşen tüm baskı, ısrar, küskünlük risklerine karşı 25 yıllık geçmişini Ayşe Ünlüce’ye teslim etmişken, şimdi Ayşe Hanımı zorda bırakacak bir tavra imza atar mı?

Peki, ısrarla Büyükerşen’in belediyeden aldığı maaşı sorgulayan ve bundan medet umanların usül ile esas arasındaki ince çizgiyi anlamamaları bir tek bana mı tuhaf geliyor?

Sizce Büyükerşen’in gerçekten böyle bir maaşa ihtiyacı olabilir mi?
Tek bir telefon ve tek ricası ile Eskişehir’e milyon dolarlık yatırımlar, sponsorluklar getirecek kadar önemli bir aktörün, dünyaca ünlü bir holding için sadece ufak tefek tavsiyeler içeren bir danışmanlıkla bol sıfırlı maaşlar alabilecek bir ismin şu an belediyeden aldığı maaşı rakamsal değil bir resmi görev disiplininden kaynaklı diye düşünebilmek çok mu zor?

Ya da tüm bu varsayım, olasılık ve tespitleri geçtim…

Yahu 25 sene görev yaptığı şehri şampiyonlar ligine çıkartmış, sonra da bunu daha ileriye götürebilecek birine teslim eden bir adama karşı bu şehrin bir ahde vefası olmasın mı?
Bir makam ve aracı mı çok görelim?

Tekrar konumuza dönecek olursak,
Ne Ünlüce ne de Büyükerşen öyle dışarıdan söylemlerle yıkılacak, amiyane tabirle gaza getirilip harcanacak basit bir ilişkide değiller.

Ünlüce, Büyükerşen’e karşı saygısız bir tavra girmeyeceği gibi Büyükerşen vesayetinde olmadan bir yerel yönetim anlayışıyla hareket ettiğini zaten ispat etti.

Büyükerşen’de Ünlüce’nin bu süreçlerden zarar görmesini istemeyecek kadar akıllı, öngörülü ve yeri geldiğinde gereğini kendiliğinden yapabilecek kadar deneyimli bir isim.

Ve şu kesin ki bazı birliktelikler bugünün, bir menfaat ortaklığının, sadece yolculuğun ürünüdür.

Bazı birliktelikler ise dünün, yaşanmışlıkların, sınanmışlıkların ve sadece yolculuğun değil beraber bir yere varmanın eseridir.

Büyükerşen ve Ünlüce arasındaki birliktelik dün, bugün, daima…
Bu birlikteliği ayırmaya çalışanların ise sadece günübirlik dostluğa imza attıkları ortadayken müsaadenizle yazımın başına dönüyor ve diyorum ki “Ayıramazsınız”