Çağımız birazda kaynağı belli olmayan dedikodular çağı.

Kimin ortaya attığı, nereden çıktığı belli olmayan tespitler bir anda ortalıkta uçuşu veriyor. Dedikodular kimi anketlerde boy gösterince de inanılmaz bir algı ortaya çıkıyor.

Daha birkaç ay öncesinde “başka partiye gidecek misiniz?” sorularıyla muhatap olan Ünlüce, şimdi de “Cumhurbaşkanı adayı olacak mı?” sorusu ile karşı karşıya.

Kabul edelim, yakıştırmalar karşısında kimsenin de çok da fazla yapacağı bir şey yok.

***

Ünlüce’nin, tüm şehri kapsayan ve karşıtlık yerine uzlaşıya dayalı siyasi iletişim modeli karşısında, başka bir partiye geçeceğine dair söylentiler çıkarmak kadar doğal bir şey olamayacağı gibi; aynı şekilde, izlediği yol ve temsil kabiliyeti göz önüne alındığında “cumhurbaşkanı olur” yakıştırması yapılmasında da herhangi bir sakınca görünmüyor.

Peki neden böyle?

Yani, neden Ünlüce siyasi tespitlerin yüksek reytingli nesnesi konumunda?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir; Yapan, çabalayan ve uğraş veren öznenin belli başlı tartışmalar ya da yakıştırmaların nesnesi olması kadar doğal bir şey yoktur.

Üstelik Ayşe Ünlüce, normal bir zaman diliminde belediye başkanı olmadı; tam anlamıyla tozun dumana karıştığı bir süreçte görevi devraldı. İktisadi açıdan bin bir zorluğun yaşandığı, sosyolojik olarak orta sınıfın eridiği ve toplumun sağa sola yalpaladığı, psikolojik olarak geçmiş ve gelecek ile bağlarını koparmış, kısaca günü kurtarmaya yönelik bireylerden oluşan bir toplumu devraldı.

Sadece bu değil elbette…

AK Parti’nin geçmişteki ikna kabiliyetini mumla aradığı ve bu nedenle pek çok konuda zora başvurduğu, CHP’nin sadece hukuki sorunlarla boğuşmadığı, örgütsel olarak da henüz rayına oturmadığı, değişim rüzgarının parti içinde de dalgalanmalara neden olduğu, MHP’nin söylemleri ile akıl karışıklığı yarattığı, kendisine yeni bir siyasi hat çizdiği bir zaman diliminden söz ediyoruz.

Alt alta yazınca bile mükemmel bir kafa karışıklığına neden olabilecek pek de yolunda gitmeyen işlerle sınan bir ülke söz konusu.

Sadece bu değil elbette, şehir de çok farklı değil.

Yereldeki iktidar mensupları, vatandaşla aralarında oluşan boşluğu çok da hacimli olmayan ve ağırlık konusunda ise ciddi sıkıntılar taşıyan eleştiriler ile doldurmaya çalıştığı, bazı CHP’lilerin görüntü ve ses uyumsuzluğu, pek de seyir zevki vermeyen uçucu gündemlere neden olduğu, STK’ların ortadan neredeyse kaybolduğu…

***

Tüm bu ahval ve şerait içinde Ayşe Ünlüce “buradayım” diyen nadir isimlerden oldu.

Unutmadan, Ayşe Ünlüce’nin görevi devralması, “Eskişehir” denildiğinde akla gelen ve pek çok kez bugün Ayşe Ünlüce’nin yaşadığı gibi adı cumhurbaşkanlığı ile anılan Yılmaz Büyükerşen’in görevi bırakması anlamına geliyordu; ki bu bile başlı başına altından kalkması zor bir yük demekti.

Kabuğu kırmadan alabildiğine genişletmesi, genişlettiği alana insan unsuru yerleştirmesi Ünlüce’yi bambaşka bir konuma yerleştirdi.

Ayşe Ünlüce, insanı duyma ve anlama çabasını en çok sergileyen siyasetçi aynı zamanda.

Çiftçi kızı olduğum için bilirim. Sapın samandan, buğdayın saptan ayrışma süreci çok rahatsız edicidir. Samanlar derinize yapışarak can sıkabilir ama buğdayı avuçlamanın serin ve rahatlatıcı bir tarafı vardır.

Ünlüce işte o buğday tanelerinin en önemlilerinden bir tanesidir.

Samanların bu denli rahatsız ettiği yerde kıymettir, kıymetlidir.

Siyasetin patos sesleri, saman rahatsızlığından ibaret olduğu bugün, Ünlüce’ye yönelik Cumhurbaşkanlığı yakıştırmasının yapılmasının en önemli nedeni bu özelliğidir belki de…