Soner Yüksel yazdı...
Türkiye ilginç bir dönemden geçiyor.
Özellikle adalet sistemi açısından eşi, benzeri olmayan bir döneme tanık oluyoruz.
Genel Başkan, Belediye Başkanı, bürokrat, gazeteci, öğrenci tutuklu sayısına veya yargılama sayısına bakarsak bu durumun darbe zamanları dışında ülkede pek yaşanan bir durum olmadığını söyleyebiliriz.
İşin daha da ilginci 100 yıllık bir parti olan, son yerel seçimlerde aldığı oylarla ülkenin 1. partisi durumuna gelmiş ancak henüz iktidar olmamış CHP ile ilgili yaşanan sürece bakınca şimdi değil ama 20 sene sonra bugünlerin tarihe nasıl işlendiğini daha net idrak edeceğiz.
Evet, belki yıllar önce söyleseler güler geçerdik. Yok canım o kadar da değil derdik. Bunlar hep dış minnakların ülke insanına karşı operasyonu diye dalga geçerdik.
Lakin şimdi her şeye tüm gerçekliği ile tanık oluyoruz…
Belki yasal olarak böyle olması gerekli, belki ortada bir yalan, yanlış var ise yolu, usulü bu diye kendimi teselli etmek istiyorum ama üst üste gelen bunca olayı bir tesadüf olarak algılamak inanın kolay değil.
Evet, CHP ilk kez iktidar olmaya bu kadar yakın, vatandaştan bu kadar yüksek teveccüh görürken, iktidar partisi Ak Parti ülkenin dört bir yanında oy kaybederken, dün tabela partisi denilen milliyetçi cephe partileri bugün tek başlarına baraj sınırına yaklaşmışken bu sürecin yaşanması size de normal geliyor mu?
Malumunuz dün herkesin gözü Ankara’daydı…
CHP’ye kayyum mu atanacak, dava ret mi olacak diye beklerken duruşma 8 Eylül gibi çok uzak bir tarihe ertelendi.
Bilirsiniz, en kötü şey belirsizliktir.
CHP için Eylül’e kadar bu belirsiz ortamı yönetmeye çalışmak gerçekten kolay olmayacak.
Söylemleri ile kendini adeta bitiren ve yaptığı adalet yürüyüşünü bile kendi elleriyle mahveden Kılıçdaroğlu ve Kılıçdaroğlu olmadığında kendi ikbali olmayacağı bilenlerin ortak çabası yıllardır parti içi rekabet yerine parti içi hizipleşmeye dönmüş CHPye büyük zarar veriyor.
Bu sürecin kontrol edilememesi ve Eylül ayına kadar devam etmesi halinde ortaya çıkacak kaos ise eminim sadece Ak Parti’ye yarayacaktır.
Eylül ayında ret kararı verilse dahi o zaman kadar oluşacak kaos eminim ki siyasi rakiplerin her biri için çok değerli bir koz olur.
İşte tam bu noktada CHP’nin yapması gereken en akılcı hareket kongre sürecini başlatmak olur.
Dün süreci takip etmek için Ankara’ya giden, CHP genel merkezi önünde hazır bulunan az sayıda partili ve koltuk sahibi isimden biri olan Kazım Kurt’un da bu konuda sarf ettiği sözleri değerli buluyorum.
Krizi fırsata çevirmek ve daha da güçlenmek isteyen bir CHP için şimdilik en çıkar yol kongre takvimine başlamak gözüküyor.
Böylece hem zamanı iyi değerlendirmiş, hem parti içine dönük bir hareket başlamış, hem de partiyi yönetmek isteyenler uzaktan konuşmak ve KK’nın arkasına sığınmak yerine kendi güçlerini tartmış olur değil mi?
Ancak bu sürecin başlaması için daha çok kişinin partisi ve ülkesini düşünerek fedakarlık yapması, gerekirse koltuğunu riske atması hatta güvenoyu alarak yola devam etmesine dair bir farkındalığa ulaşması lazım.
Şimdilik bu ışığı pek görmüyorum ama normalde atalet içinde geçecek bir yaz mevsimini Kayyum gündemiyle doldurmak yerine yarışan bir CHP belki de buna en çok itiraz edenlerin bir avantajına olacaktır.
Velhasıl CHP ilk kez değil ama tarihsel sürecinde en önemli sınavlarından birine giriyor.
Zamanında demokrasi ve partinin geleceği için en yakın arkadaşlarının muhalefetini göze alan Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinde bakalım o ruha sahip kaç kişi olacak. Köprünün altından akan sular ile birlikte neleri göreceğiz, merak ile bekliyorum.
Son olarak vicdani kanaatlerin çoğunda zedelemeye başlayan adalet sisteminin toplumda ciddi bir endişe oluşturduğunu ve bu durumun en çok iktidar partisine zarar verdiğinin altını çizmek istiyorum.