Okumak, dinlemek herkesin harcı ama anlamanın meziyet olduğu zamanlardan geçiyoruz.

Hele ki idrak yolları kapalı bilinçlerin aslında fikirlere en açık insanlar olması gerektiğini düşününce yaşadığımız burukluk vadesi sonraya bırakılmış bir tartışma olsun.

Gelelim öznemize yani şehrin son günlerde yeniden hortlayan trafik ve otopark tartışmasına…

Bu konuda belki yüzlerce kez yazdık, çizdik, çeşitli tv programlarında tartıştık.

Uzmanı olmasak dahi ortalama akıl ile sunulabilecek önerileri sıraladık.

Ne yazık ki konu sürekli siyasete meze edilmeye müsait olduğu için başta da belirttiğim gibi uzmanı dahi konuşsa aksini iddia eden ve okuduğunu, dinlediğini anlamakta zorlanan pardon siyaseten bunu kabul edemediği için anlamazdan gelenler fazla…

Malumunuz konunun yeniden hortlamasına vesile olan durum geçtiğimiz hafta ESPARK AVM otoparkı ve çevresinde yaşanan tıkanıklık…

Buna dair değerlendirmeye geçmeden altını çizerek ilerleyim ki, anlama zorluğu yaşayanlara kolaylık olsun.

Ben Eskişehir’de trafik sorunu var diyen birisiyim. Defalarca yazdım.

Ben Eskişehir’de dubalara karşı yıllardır tepki gösteren, fikirleri iktidar ya da yerele, kuruma göre değişmeyen birisiyim.

Ve ben hasbelkader şikayet etmekle beraber palyatif çözüm önerilerini sunan, akıllı kavşak teknolojisi, metrobüs sistemi, batçık ya da üst kavşak geçişleri gibi fikirleri de savunan birisiyim.

Ancak ben şehirdeki trafik sorununun Eskişehir bir cazibe bölgesi olduğu ve 40, 50 yıllık imar planları üstüne şehirdeki trafik sorununu yok etmenin mümkün olmadığını, bazı ufak tefek rahatlamalar içinde sadece belediyeyi sorumlu tutmadığımı da bir kez daha belirteyim.

Geçenlerde yazmış ve hepimiz fedakarlık yapmazsak hiç birimiz konfor beklemesin demiştim.

Şimdi ESPARK ve çevresinde oluşan isyana bakınca yine aynı şeyi savunuyorum.

Şehrin en merkezi noktasına, her hafta aynı tabloyu bile bile araçla gidiyorsak bu bizim tercihimiz. Ancak hem araçla gidip hem hiç beklemeyim, konforlu olsun diyorsak işte o zaman hata ederiz.

Ben gitmeyin demiyorum, illa gideceğim diyorsanız, toplu taşıma ya da yaya olarak gitmeyi reddediyorsanız konfor beklemeyin diyorum.

Çünkü tüm dünyada, tüm metropol şehirlerde durum aynıdır ve çözüm yoktur.

Diyorlar ki o zaman belediye avm için ruhsat vermeseydi…

Balık hafızalıyız ne yazık ki…

Belediye ruhsat vermese ne olacak ki?

AVM çevre ve şehircilikten ruhsat alıp yine yapabiliyor.

Nihayetinde Tepebaşı’nda belediyeye rağmen açılan büyük mağazayı unutmadık!

Kaldı ki hem şehir cazibe merkezi olsun, hareketli olsun beklentisinde olan hem de niye ruhsat veriliyor diyenler bana garip geliyor.

Bu trafiği ve esparkı öne sürenlere şu detayları da vereyim ki, neden sadece belediye sorumlu değil anlaşılsın.

Şehir merkezinden il emniyet binasını alıp şehrin dışına çıkartmak iyi bir fikir ama boşalan binaya Odunpazarı emniyet binası yapmak kötü bir eylem.

Şehrin merkezine Adalet Sarayı yapmak akıllıca değil.

Şehrin en kalabalık yerine nüfus müdürlüklerini açmak belediyenin fikri değil.

Otopark sorunu var diye belediyeye yüklenerek şehrin kalbindeki parkın altına şehrin en yüksek ücretli otapark alanını açmak ise hizmet değil ticaret.

Ya da toplu taşımayı bir nebze rahatlatacak elektrikli otobüslere kredi onayını 1 senedir bekletenler ile bugün trafik sebebiyle muhalefet yapanlar farklı kişiler değil.

Konuyu AVM’den çıkarıp şehre yayacaksak bu noktada Prof. Dr. Murat Karacasu hocamın uzman olarak görüşlerini dinlemek benim hasbelkader düşüncelerimden daha geçerli bir akçedir diye düşünüyorum.

Nitekim duba mevzusu dışında Murat Hocam ile pek çok noktada aynı düşüncelere sahip olmaktan mutlu olduğumu belirtmek isterim.

Okumak isteyenler için uzman görüşü bu linkte… ( https://www.eskisehirhaberajansi.com/ulasim-uzmani-prof-dr-karacasu-eskisehirdeki-dort-kavsak-cozulurse-trafik-nefes-alir )

Nihayetinde bu trafik mevzunun öznesinde kullanıcı olarak bizler varız.

Şehirde yaşamak sorumluluk ister.

Nasıl belediye, emniyet, iktidarın çözüm için eylemleri gerekiyorsa bizimde fedakarlıklarımızı göstermemiz lazım.

İşin aslı şunu kabul edelim.

Her iki kişiden birisinin arabası varken bu şehir ya da farklı bir büyükşehirde ben ışık beklemeyim, tramvay beklemeyim, park yeri aramayım, otopark ucuz olsun, sürekli seyir halinde olayım beklentimiz olmamalı.

O beklentiler 1990’larda kaldı.

Ve son olarak bu konuda yani çözüm konusunda herkes samimi ise niyet bağcı dövmek değil üzüm yemek ise Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok.

Uzmanlar orada, farklı çözüm modelleri onlarda ve karar vericiler sizsiniz…

İyi seyirler .. .