Eskişehir Osmangazi Üniversitesi,

Aslında şehrimiz ve ülkemiz adına son derece değerli ve gurur duymamız gereken bir bilim yuvası. Nice değerli akademisyeni ve bilim insanı ile üreten, çare bulan bir kurum.

Fakat son yıllarda sorunsuz, sıkıntısız, huzurlu bir dönemini göremedik.

Ülkeyi yasa boğan katliamdan bu yana kurumdan dışarıya yansıyan sansasyonel haberler, tepki çeken atamalar, yolsuzluk iddiaları ve personel içindeki huzursuzluğun sonu gelmiyor.

Yani ESOGÜ görünen o ki bir türlü yönetilemiyor. Daha doğrusu ESOGÜ yönetim kadrosu değişse bile hak ettiği gibi yönetilemiyor.

Önceki dönem yani Kemal Şenocak Rektörlüğünde yaşananları tekrar sıralamak istemiyorum. Ancak kendisi Hukuk mezunu olduğu için Üniversiteye Hukuk Fakültesi açması bile garip bir durumdu.

Rektör değişip hele ki Eskişehirli ve kurum kültürüne sahip olan Kâmil Çolak Rektörlük görevini üstlenince ESOGÜ rahatlar, huzurlu bir dönem geçirir diye ümitlendik.

Gel gelelim başta ümitlensek bile şu an ESOGÜ’de huzur olduğunu söyleyemiyoruz.

Daha geçtiğimiz günlerde dile getirdiğimiz yardım skandalı, sayıştay tarafından tespit edilen sıkıntılar ve Tıp Fakültesi güvenliği ile ilgili iddialar tazeliğini korurken Üniversite bu kez farklı bir gündemle çalkalanıyor.

Ziraat ve Eğitim Fakültelerine yapılan atamalara içeride ciddi bir tepki var.

Çünkü Ziraat Fakültesi’nin başına daha önce iki kez şeflik sınavına girmiş ve geçer not alamamış bir isim atanmış. Eğitim Fakültesine ise 4 yıllık Açık Öğretim Fakültesini 19 yılda o da pandemide sağlanan avantajlı sınavla bitirmiş bir ismin atandığı iddia ediliyor.

Söz konusu üst düzey bir eğitim kurumu olduğu ve atanan isimlerin özel bir meziyeti olmadığı için personel arasında bu atamalara büyük tepki var.

Akademik başarısı üst düzey nice isim varken onlara şans verilmemesi ve zorlama atamalar yapılmasını farklı nedenlere bağlayanlar var.

Üniversite yönetiminin pasif kaldığı ve yüksekokul sekreterinin bu işlerin arkasında durduğu, Bilecik’ten daire başkanı transfer edilmesinde, bazı kişilerin keyfi yer değişikliklerinin arkasında aynı kişinin dahli olduğu konuşuluyor.

Bu yüksekokul sekreterinin hem yetkili sendika hem de rektör danışmanları tarafından desteklendiği de iddialar arasında.

Hal böyle olunca idari personel içinde büyük bir endişe ve huzursuzluk var. Pek çok kişi acaba nereye sürgün edilirim, görevimde nasıl bir değişiklik olur diye kaygı bozukluğu yaşamaya başlamış.

ESOGÜ ile ilgili yazılarımdan sonra haber kaynağı saklı kalmak koşuluyla arayan, dert yanan ve yaşadığı sıkıntıları bizzat aktaran fazlaca isim oldu.

ESOGÜ tüzel bir kişilik, değerli bir kurum.

Şahsen bir kurumla ya da kişilerle de herhangi bir sorunum yok, olamaz.

Ancak şehrimin en değerli kurumlarından birinde yaşanan bu sıkıntıların son bulmaması beni de kaygılandırıyor.

Zaman zaman acaba yönetimin eli kolu bağlı, siyasi saiklerle yönetimi engelleyen ya da üst akıl olarak devreye giren, hamle yapan bir güç odağı var diye bende eni konu düşünmeye başladım.

Üniversite içinde idari personel, işçi son 6 ay içinde onların deyimiyle sürgün edilen yani görev yeri değişen o kadar çok kişi var ki, değişikliğe uğrayanların siyasi görüşü ya da sendikası ya da yakın olduğu kişilerle bu değişikliği isteyenlerin siyasi, sendikal bağlarını karşımıza alınca tablo biraz daha netleşiyor.

Bugün bunları bir iddia olarak dile getirmek görevim. Ancak burada bırakacak değilim. Her iddiayı araştırıp, detaylıca netleştirmek adına bir mesaim olacak.

Eskişehir sevdalısı, şehir milliyetçisi bir gazeteci olarak takibe devam ederken bu huzursuzluğun giderilmesini pek çok konuda olduğu bu konuda da asli niyetin bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olduğunu altını çizerek belirtmek isterim.