Biliyorsunuz yakın geçmişe kadar Eskişehir’de “Devlet Hastanesi” dersek aklımıza gelen tek yer Cumhuriyet Bulvarı’nda bulunan hastane idi…

Yıllarca şehre hizmet vermiş olan bu hastane Şehir Hastanesi ve Yunusemre Devlet Hastanesi yapıldıktan sonra “depreme dayanıklı” olmadığı gerekçesiyle tahliye edildi ve yıkıldı.

Nihayetinde zaten şehirde yatak ve tedavi için bu boşluğu dolduracak kapasite mevcuttu.

Ancak biliyoruz ki hastane yıkılmadan kısa bir süre önce gerek acil servis gerek yatan hastalar ve ziyaretçiler için hastanenin bir bölümüne tadilat, yenileme ve önemli bir bütçe aktarılarak yeni donatılar ekletildi.

Sonra ise kısa sürede hastane yıkıldı ve devlet hastanesi rutin hayatımızdan hızlıca çıktı…

Ancak son günlerde üstelik çarpıcı iddialar ile eski devlet hastanesi konusu yeniden girmeye hazırlanıyor.

Ortada ise bazı iddialar var…

-Depreme dayanıksız olduğu için yıkılan hastanenin yerine 750 yatak kapasiteli yeni bir hastane yapılacakmış.

-Aylarca depreme dayanıksız şüphesi olan ama inkar edilen ESOGÜ Tıp Fakültesi Hastanesi geçici süre ile bu yeni hastaneye tahliye edilecekmiş.

-O süreçte ESOGÜ kampusuna yeni bir Tıp Fakültesi Hastanesi inşa edilecek ve tamamlanınca Devlet Hastanesine tahliye edilen Tıp Fakültesi yeniden ESOGÜ içine dönecekmiş.

-Bu sürecin bir parçası olarak mevcut Şehir Hastanesi içine ESOGÜ Tıp Fakültesi için bir Morfoloji binası inşa edilecekmiş.

-Tahliye süreçleri tamamlandıktan sonra ise devlet hastanesi Şehir Hastanesi’ne bağlı 750 yataklı bir hastane olarak faaliyete geçecekmiş.

-Şu an inşa sürecinin başlamıyor oluşundaki sebep ise EBB Başkanı Yılmaz Büyükerşen imiş. İmar ile ilgili sorunun gerekçesi ise Kazım Kurt’un bu işten prim yapmasın iddiası… Buna en son değineceğim.

Şimdi detaylara ve çarpıcı iddiaların altında yatan farklı sebeplere geçelim…

İlk olarak madem devlet hastanesi depreme dayanıksız idi ve yıkılacağı belliydi. Neden bu durum bilinmesine rağmen hastaneye ciddi bir yatırım yapılarak tadilat yapıldı.

Madem yeniden hastane olarak hizmet verecekti neden yıkılmak yerine güçlendirme seçeneği üstüne gidilmedi?

ESOGÜ Tıp Fakültesi binası hakkında aylarca deprem endişesi belirten sorular sorduk. En sonunda CİMER üzerinden yaptığım başvuru neticesinde bir cevap aldık daha doğrusu bir açıklama yapıldı ama içinde cevap yoktu. Rektör Bey binaya güçlendirme yapılacağını söyledi ama depreme karşı riskli ifadesini kullanamadı.

Madem depreme karşı bina dayanıklı idi neden yeni hastane yapılırsa Tıp Fakültesi bu binaya geçici olarak tahliye edilecek?

Demek ki bina üniversite yönetiminin dile getirdiği gibi güçlendirme ile riskten kurtulmuyor. Yeni ve daha güvenli bir binaya ihtiyaç var.

Peki konu bu kadar hayati olmasına rağmen neden ilerlemiyor, zaman akıp gidiyor ama neden hala bekleniyor?

İşte bu noktada karşımıza EBB ve Yılmaz Büyükerşen çıkıyor. Nasıl mı?

Bildiğiniz gibi devlet hastanesinin yer aldığı bölge civarı aynı zamanda Odunpazarı Belediyesi’nin yeni belediye hizmet binası için plan yaptığı bir bölge ve belediye yıllardır yeni yapacağı bina için burada kamulaştırma çalışmaları yapıyor.

Yeni devlet hastanesi içinde bildiğim kadarıyla sağlık müdürlüğü 6 kat irtifakı olan bir imar izni istiyor. Hastanenin kapasite ve işlevselliği için 6 kat üzerine çizilmiş bir projesi var.

Ancak bu izin bir türlü verilmiyor, verilmek istenmiyor ve sürekli öteleniyor.

Çünkü EBB hastaneye bu izni verir ise o zaman Odunpazarı Belediyesi bu izni emsal olarak kullanıp şu an 3,4 kata müsaade eden kat irtifakını 6 kat olarak yükseltip kendi hizmet binası içinde daha kapasiteli bir inşa süreci izleyebilecek.

Bir bakıma Odunpazarı bugüne kadar gerçekleştirdiği kamulaştırma çalışmalarından epey kar elde edecek ve getirisi yüksek bir iş yapmış olacak.

Ancak Yılmaz Büyükerşen son dönemlerde arasının açık olduğu Kazım Kurt’un böyle bir kazanım elde etmesini istemiyor ve bu 6 kat meselesine onay vermiyor….

O yüzden süreç seçim öncesi yerine seçim sonrasına bırakılmak isteniyor!

Tabi tüm bunlar öyle bir kişinin ortaya attığı ve kendine göre yorum kattığı iddialar değil. Son 1 hafta içinde gerek sağlık camiası gerek ise aktif siyasetin içinde 6,7 kişi ile görüştüm. Tüm iddiaları birleştirince ortaya böyle bir tablo çıktı.

Sonuç olarak iddialar doğruysa ortada ciddi bir kamu zararı var, kamuoyunu yanıltan ve deprem konusunda tehlikenin üstünü örten beyanatlar var. Üstelik vatandaşın alacağı hizmetin kişisel mevzular nedeniyle geciktirilmesi gibi bana göre sıkıntılı bir durum da var.

Muhatabı birden fazla kurum ve kişi olduğu için iddialar olduğu yerde kalabilir. Ancak her kurum kendi üstüne düşen kısmı aydınlatmak ve cevap vermekle yükümlü.

Çok ümidim yok, genelde bu tür sorularımız cevapsız kalıyor ama ben çağrımı yapayım.

Tüm kurumları cevap hakkını kullanmaları için göreve davet edeyim…