Başında bir otoritenin olmadığı seçim kampanyası adaya fayda sağlamak bir yana zarar veriyor.

Bütünlüğü olmayan, herkesin el yordamı ile ürettiği siyaset aklının yansımasını son günlerde Ayşe Ünlüce – Nebi Hatipoğlu arasındaki yarışta çok net görüyoruz.

Bir tarafta hazırlığını sanki 6 ay önceden bitirmiş ve sahaya hâkim, yerel ve ulusal medya, sosyal medya argümanlarını nasıl kullanacağını bilen bir Hatipoğlu seçim kampanyası ile,

Bütünlüğü belediye içinde bile sağlayamamış, kendini anlatmak yerine rakibin salvolarına ve belirlediği gündeme cevap yetiştirme telaşına düşmüş, iyi niyetli olsa bile destekçilerin tek bir konu yerine cephanesini ayrı ayrı konularla yani otorite olmadan, plansızca sahaya sürmeye çalıştığı Ünlüce seçim kampanyasına şahit oluyoruz.

Üstelik Ünlüce çok naif ve eleştiriye açık bir aday olmasına rağmen onu destekleyenler içinde hoyrat, objektif eleştirilerden ders çıkarıp düzeltmek yerine bu eleştiriyi yapanlara etiketleme, iftira, hakaretvari söylemleri sakınmama güdüsünün üzücü olduğunu belirtmek isterim.

Bakın Büyükerşen bir gaf yaptı ve Osmanlı dönemiyle ilgili toplumda kabul görmesi mümkün olmayan bazı ifadeler kullandı. Ama hiçbir Ünlüce destekçisi bu söylemi hata olarak kabul etmedi. Ak Parti adayı yapsa söylemedik söz bırakmayacak olanların bu sözlere hata demek yerine savunmaya çalışması sizce doğru mudur?

Ya da son günlerin popüler gündemi olan su meselesi…

Hatipoğlu çeşmeden akan suyun içilemez olduğunu söyledi ve ESKİ ertesi gün kullanma suyunun içilebilir olduğuna dair bir mesaj atarak, iddialara itibar etmeyiniz dedi…

Şimdi burada bir samimiyet sorgusu yapmamız lazım.

Elbette işin teknik yönüne bakarsak çeşmeden akan su veya dereden akan su içilebilirdir.

Ama elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, çok zorda kalmadıkça, susuzluktan ölmedikçe hanginiz bardağını çeşmeden doldurup o suyu rahatça, zorlanmadan içebilir?

Şu sürpriz değil. Eskişehir çeşmesinden akan su sağlık açısından elbette sorunsuzdur. Belki çay demlemek ya da yemek için kullananlarda vardır. Ancak suyun içme suyu lezzetinin olmadığını ve arıtma aşamasında kullanılan kimyasallar nedeniyle sağlıklı olsa dahi içilebilir su denmeyecek kadar niteliksiz olduğunu aşağı yukarı hepimiz biliyoruz.

Hatioğlu’nun söylemine ESKİ aracılığı ile cevap verip su içilebilir demek yerine, önümüzdeki dönem suyun lezzet ile içilebilmesi için bazı çalışmalar başlatacağız vaadi verilse daha doğru olmaz mıydı?

Bir de Ayşe Ünlüce çok nitelikli, çok liyakatli bir isim olmasına rağmen onu zorda bırakan bir gerçek var. Büyükerşen 25 yıllık iktidarında kendisinin “Genel Sekreter” olarak başkandan sonra gelen en büyük makamda yer alması…

Şimdi trafiğe şunu yapacağız, ulaşımda şöyle bir düşüncemiz var gibi olumlu şeyler söylese dahi karşısına “daha önce neden yapmadınız?” gibi bir muhalefet çıkıyor.

O’da Hoca istemedikten sonra nasıl yapalım? Diyemiyor. Bu bir sorun.

Ama daha önemlisi Hoca’yı küstürmek, kırmak istemedikleri için Ayşe Hanım “Artık patron benim, karar verici ben olacağım” gibi bir cümle sarf edemiyor.

Yani Büyükerşen dönemi bitti diyemediği için bazı sıkıntıları kendi üstüne almak zorunda kalıyor.

Sözün özü Ayşe Hanım CHP’nin değil Ak Parti’nin adayı olsa çok daha avantajlı olacağı, bireysel yeteneklerinin yüksek olduğu bu seçim sürecinde iktidar olmanın ve sağlıklı bir kampanya götürememenin sancılarını yaşıyor.

Ak Parti ise Milletvekili Ayşen Gürcan’ın iletişim beceresini çok derinden kullandığı ve Hatipoğlu’nun epey hazırlıklı, etkin girdiği bir seçim döneminin ekmeğini yiyor.

Şu an bağımsız araştırma şirketleri ve adayların kendilerine özel yaptırdıkları anketler var.

Bu anketlerin hemen hepsi yarışın şu ana kadar başa baş gittiğini gösteriyor.

O yüzden kalan kısa süreci etkili kullanmak ve hatalardan ders çıkarmak önemli bir etken olacak.

Yine altını çizmek istiyorum.

Kazanmak isteyen adaylar; herkesi taraf olmaya iten zihniyetlerden, istek ve tahmini birbirine karıştıranlardan, yankı odasında çok kalan ve eleştiri kabul etmeyenlerden uzak dursun.

Bir de vermeden almak Allaha mahsustur. Seçmenin oyunu almak için seçmene bir şey vermek gerekir. Bu bir park, yol, kat irtifakı, indirim olabilir ya da sığınmacıları göndereceğiz gibi manevi bir teşvik bile olabilir. Bunu popülizm diye külliyen reddetmek yerine kabul etmek ve ona göre bir plan yapmak daha akilane olur.