Herkese yeniden merhaba, Yine uzun bir aranın ardından birlikteyiz...

Bu uzun araların çok geçerli bahaneleri var: 2 Eylül Spor Kulübümüzün şampiyonluğu ve kutlamaları mı dersiniz, mayıs ayındaki havaların dengesizliğinden kaynaklanan hastalıklar mı dersiniz, ilk sayısını çıkardığımız Puslu Kıta dergisinin hazırlıkları mı dersiniz… Çalışmamı engelleyecek bahane bulmakta üstüme yok anlayacağınız.


Beni tanıyanlar ya da yazdıklarımı az çok okuyanlar yazılarımda siyasi konulara değinmediğimi bilirler. Hoş, şimdi de siyasi bir konudan bahsetmeyeceğim ama işin o tarafa çekilmesini engellemek adına ufak bir bilgilendirme yapmak istedim. Haziran ayı sıcaklarıyla geldi malum. Hava sıcaklığı gölgede 30°C’lere ulaşmış durumda. Hâliyle de çok fazla terliyor, sıcaktan bunalıyoruz. Sıcak havalarda sağlığımız için nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda bilgilendirmeyi yazının devamında bulacaksınız. Benim değinmek istediğim ilk konu otobüsler. Evet, tramvaylarda klimaların çalıştığını biliyoruz. Değerli arkadaşım Buğrahan, ESTRAM’a konu hakkında soru sorduğunda klimaların çalışmasının talimatlar gereği zorunlu olduğunu, vatmanların bu klimaları kapatamadığı ve klima sistemi arızalı olan tramvayların hemen hattan çekilip bakımının yapıldığı cevabını almıştı. Ancak aynı durum otobüsler için geçerli değil.


Araç kullanamadığım için dolmuş, otobüs ve tramvay gibi toplu taşımaları sıklıkla kullanıyorum. Otobüslerde durum çok vahim. Özellikle benim gibi merkezden uzak bir mahallede yaşıyorsanız vah halinize. Gölgede ölçülen hava sıcaklığının 30°C olduğu günlerde otobüsün sıcaklığı 10-12°C daha fazla oluyor. Açılan camların da bu sıcaklığı düşürme konusunda pek yardımı olmuyor. Şoförden klimayı açmayı rica ettiğinizde ise ya tersleniyorsunuz ya da arızalı olduğu bilgisiyle karşılaşıyorsunuz. Yalandan kim ölmüş? Otobüsteki yolcu sayısının da artmasıyla yolculuk daha da çekilmez bir hâl almaya başlıyor. Yani biz içeride ya sıcaktan buhar oluyoruz ya da deodorant, deo-stick ya da deo-sprey nedir bilmeyen yolcuların ter kokularından fenalıklar geçiriyoruz. 


Buradan sormak istiyorum, Büyükşehir Belediyesi otobüslerde klima çalıştırma zorunluluğunu ne zaman zorunlu hâle getirecek? “Hocam, zorunluluğu zorunlu hâle getirmek derken anlatım bozukluğu mu yaptınız?” diye sormayın, yapmadım. Kabul edelim, bir şeyleri sadece yapmış olmak için yapıyoruz. Emniyet kemerini ya araba uyarı sinyali vermesin diye ya da polis çevirmesi görünce takıyoruz. Bunların hiçbirisi olmasa kemer takan insan bulmakta zorlanacağız. Neredeyse 50-100 metrede bir çöp kutusu ya da konteyneri olmasına rağmen denetim olmadığı için çöpümüzü yere atıyoruz. Duraklamanın ve park etmenin yasak olduğu bölgelere, bisiklet yollarına, kaldırımlara, Şair Fuzuli köprüsüne falan sırf denetim olmuyor diye park ediyoruz. Motosiklet kullanırken başımızda olması gereken kaskı görünüşümüzü bozduğu için kolumuza takıyoruz, polis çevirmesi olunca durmak yerine “nasılsa yakalayamazlar” diye gazlayıp kaçıyoruz… Bu da bunlara benzer bir durum işte. Ben eminim, mevzuatta belli bir tarihten sonra ya da belli bir sıcaklıktan sonra klima açmak zorunludur diye yazdığına. Yani aslında bir zorunluluk kâğıt üzerinde var. Bir denetim mekanizması olmadığı için kimse bu kurala uymuyor. Belediye vatandaştan gelen şikayetler üzerine birkaç hat üzerinde denetleme yapıyor -ki bunlar genelde zengin kesimin oturduğu mahallelere giden hatlar oluyor- ve sonrasında klimaların çalıştığı bilgisi aktarılıyor. 
Durum gerçekte böyle değil. Şehrin dışında kalan mahallelere giden otobüslere bir bakın, şoför klima açmamak için ne kadar tehlikeli ve yasak olsa da ön yolcu kapısı açık bir şekilde seyahat ediyor. Bunun önüne geçebilmek adına otobüslerde yer alan uyarı sesinin kapatılması için hangi sigortanın çıkarılması gerektiği konusunda şoförlerin konuşmasına bizzat şahit olmuş biriyim. Bir kaza yaşanması, birinin yaralanması ya da -Allah yazdıysa bozsun- ölmesi mi gerekiyor acaba? Bir de klima açmak yakıt sarfiyatını ne kadar artırabilir gözünüzü seveyim ya? Tüm camlar açık, ön yolcu kapısı da açık bir şekilde seyahat eden otobüslerle kliması açık bir şekilde seyahat eden otobüsün kilometre başına yaktığı yakıt ne kadar değişebilir? Zaten zam da yapıyorsunuz, bari rahat rahat yolculuk yapalım şu döküntü otobüslerinizde! -Hepsi değil ama neredeyse yarısı döküntü.- Kusura bakmayın, biraz sert bir eleştiri olmuş olabilir ama artık isyan noktasındayım.
Gelelim, bu sıcak yaz aylarında sağlığımızı korumak için neler yapmamız gerektiğine… Bir sağlıkçı değilim ancak yaptığım araştırmaları sizlerle paylaşmak istiyorum. Yapmamız gereken ilk şey güneş kremi kullanmak. Bakın bu çok önemli bir konu. Cilt sağlığını korumak, güneşin zararlı ışınlarından korunmak ve cilt kanseri gibi tehlikelerden uzak durmak adına yaz kış demeden güneş kremi kullanmamız gerekiyor. Bunu ben demiyorum, güneş kremi üreten kozmetik firmaları da demiyor. Bizzat tanıdığım, görüştüğüm hekim arkadaşlarım diyor. Güneş kremleri, UVA ışınlarının radyasyon riskinin yüksek olması ve UVB ışınlarının da DNA’mıza zarar vermesi nedeniyle cilt kanseri olmamızı engelleyen en önemli faktörlerden biri. Güneş kremini düzenli kullandığımızda cildimizde kırışıklık oluşmasını ve ciltteki kılcal çiziklerin oluşumunu engeller, cilt lekelerinin oluşumunun önüne geçer. Kolajen ve hyaluronik asit dengesini koruyarak cildin esnek yapısını da korur. Ayrıca cildin kurumasına da engel olur. Bu kadar önemli bir ürünü kullanmak çok önemli. Cildimize uygun ve SPF oranına dikkat ederek kullanmaya özen gösterelim. Evet, biliyorum; çok pahalılar. 
Dikkat etmemiz gereken ikinci konu ise sıvı tüketimi. Bildiğiniz gibi sıcaklığın artması terlemenin de artması demek. Terleme ile kaybettiğimiz su kaybının önüne geçmek adına yaşa ve sağlık durumuna bağlı olarak sıvı tüketimimizi artırmakta fayda var. Doktorlar sağlıklı bireylerin günde ortalama 2 litre su içmeleri gerektiğini söylüyor. Vücuttaki su kaybı, tansiyon düşüklüğüne neden olabilir. Ayrıca terleme ile kaybettiğimiz mineralleri geri kazanmak adına da -tansiyon problemi gibi sağlık sorunlarınız yoksa- maden suyu tüketimini de artırmakta fayda var.


Sıcaklığın artmasıyla su kaybına neden olan terlemeden bahsetmişken yazının başında da belirttiğim gibi kişisel hijyenimize de dikkat etmekte fayda var. Bu hem kendi sağlığınınız açısından hem de çevrenizdekilerin sağlığı açısından çok önemli bir konu. Ter kokusunun önüne geçmek de mümkün. Bu konuda marketlerde satılan birçok ürün var ayrıca her gün duş almak da bu istenmeyen kokuların oluşumunu engelleyen başlıca etmenlerden biri. Bunun dışında yaz aylarında serinlemek için gittiğimiz havuzlara da dikkat etmeliyiz değerli okuyan. Havuzlardaki nüfusun bir anda artmasıyla serinleyeceğim derken sağlığımızdan da olabiliriz. Yeterince temizlenmemiş ya da hijyen standartlarını sağlayamamış havuzlarda konjunktivit, kulak enfeksiyonu, hepatit, mide ve bağırsak enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, çeşitli paraziter enfeksiyonlar bulaşma ihtimali olabilir. Duştan önce ve duştan sonra mutlaka duş alarak bu tehlikelerin önüne geçmek de mümkün.


Sıcak havalarda ne yediğimize de dikkat etmeliyiz. Kışın yediğimiz yağlı, ağır ve baharatlı yiyecekleri bırakıp yaz mevsimine uygun yiyecekleri tüketmek sağlığımız açısından çok önemli. Bir de kışın aldığımız kiloları hızlı bir şekilde vermek için başladığımız kontrolsüz diyetlerden vaz geçelim. Diyet programları sosyal medya fenomenlerinin değil bunun eğitimini almış diyetisyenlerin işidir. Kan testi sonuçları, beslenme düzeni, alerjiler, vücut kütle endeksi, sağlık gibi birçok konunun dikkatle incelenmesi gereken komplike bir sistemdir. Bir diyet programı bir kişide istenen zayıflamayı sağlarken başkasında geri dönüşü olmayan sorunlara neden olabilir. İnternetten bulduğunuz diyet programlarını da uygulamayın. Bu durum yetersiz beslenmeye yol açabilir, sağlığınızdan olmayın. Neyse, yaz aylarında sıcaklığın etkisiyle tansiyon düşmeleri artabilir. Bu durumun önüne mineral alımına özen göstererek geçmek mümkün. Sebze ağırlıklı ana öğünleri tercih etmek, süt ve süt ürünlerini tüketmek, günde 1-2 porsiyon meyve yemek, sıvı oranı yüksek olan yemekleri tercih etmek ve her gün maden suyu içmek yaz ayları için güzel bir beslenme rutini oluşturur. Hava sıcaklığının çok yüksek olması nedeniyle mikroorganizmaların üreme ortamları daha elverişli olduğundan gıda zehirlenmelerinin önüne geçmek adına tüketeceğiniz ürünün son kullanma tarihine dikkat edelim. Mümkünse tavuk yemeyi azaltalım, paketi ve kapağı şişmiş süt ve süt ürünlerini almayalım.


Son olarak yaz aylarında özellikle çocuklar ve gençler bilinçli davranamıyor bu da ciddi güneş çarpmalarına ve güneş yanıklarına neden oluyor. Bir de bronz tene kavuşmak adına saatlerce Güneş altında yatan vatandaşlarımız var. Uzun süre Güneş altında yatmak UV ışınlarına da çok uzun süre maruz kalmak anlamına geliyor. Her ne kadar güneş kremi kullanılsa da güneş altında geçen zaman ve terleme ile güneş kreminin etkisi azalabiliyor. Bu konuda çok dikkatli olalım. Güzel görünmek adına sağlığımızdan da olmayalım. Tansiyon hastaları, kalp hastaları, beyin kanaması riski olanlar, cilt hastalıkları geçirenlerin de Güneş ışınlarının dik geldiği öğle saatlerinde dışarıda olmamaları sağlıkları için önemli. Güneş ışınlarına uzun süre ve kontrolsüzce maruz kalmak birinci ve ikinci derece yanıklara neden olabilir. Bu tür yanıklar, deride kızarma, kabarma ve kaşıntı ile kendini gösterir daha sonra şişlik ve deri altında su toplama gibi durumlar ortaya çıkabilir. Dikkatli olmakta fayda var.


Biraz da Sanat


Yaptığım bir işin reklamını yapmaktan hiç hoşlanmam. Bu zamana kadar ürettiklerimin hiçbirinin reklamını ya da pazarlamasını yapmadım. Benim amacım para kazanmak değil, ürettiklerimi okuyucuyla buluşturmak oldu hep. Ancak bu sefer durum farklı: Değerli meslektaşım Bilge Ozan KIRAN ve birbirinden kıymetli yazar arkadaşlarımızla birlikte Türk Edebiyatı’na farklı bir soluk kazandıracak bir dergi çıkarmaya başladık. Adı: Puslu Kıta. Ücretsiz bir şekilde okuyabileceğiniz bu dergide bilim-kurgu, korku, fantastik, macera gibi birbirinden farklı temaların yer aldığı hikâyeleri, edebiyat araştırmalarını, kitap önerini ve eleştirilerini bulabileceksiniz. Umarız, daha fazla insana ulaşır ve adından söz ettiren bir dergi oluruz. İlginiz için şimdiden teşekkürler.


Kutlama


Bugün 6 Haziran. Bundan tam otuz yıl önce bana ağabeyliği tattıran canım kardeşim Mustafa Melih’in doğum günü. Onun gibi zeki, başarılı ve eğlenceli bir adamın ağabeyi olmaktan çok mutlu ve de gururluyum. Ayağına taş değmesin; ömrün sağlıklı ve uzun, sevdiklerin de hep yanında olsun kardeşim.


Türk Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Bütün Yaz isimli şiiri ile bugünkü yazımı bitireyim. Sürçülisan ettiysek affola!
Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede...
Sen zambaklar kadar beyaz
Ve ürkek bir düşüncede,
Sanki mehtaplı gecede,
Hülyan, eşiği aşılmaz
Bir saray olmuştu bize;
Hapsolmuş gibiydim bense,
Bir çözülmez bilmecede.
Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede.