Ayşe Ünlüce dün seçim döneminin kendi adına en önemli hamlelerini yaptı.

Toplantının öznesi proje gibi gözükse dahi alt metin ve mesajlarında çok daha fazlası vardı.

Üstelik bu mesajları o kadar nazik ve incitmeden verdi, özeleştiriyi o kadar güzel yaptı, çözüm önerilerini o kadar sade ve kendinden emin ortaya koydu ki salona belki tedirgin ve çekinerek gelmiş olanlar bile toplantıdan kendinden emin ve mutlu ayrıldı.

Gelelim bana bunu düşündüren lansman detaylarına…

Ayşe Ünlüce patronu olmadığı ama içinde olduğu için sürekli eleştirildiği iktidar atmosferinin yüküyle seçim çalışması yapıyordu. Büyükerşen’in özellikle son 10 yıl içinde yatırım ve beklenti yönünden eksik kalan hizmetleri kendisinin önünde önemli engellerdi.

Büyükerşen ya da mevcut iktidarı eleştiremediği, yekten o dönem bitti artık ben varım diyemediği için rakiplerinin eleştirileri karşısında kendi özgül ağırlığını ifade etmekte zorlanıyordu.

Dün bu engelleri kendi yaptığı öz eleştiri daha doğrusu sistem eleştirileri ile bir kenara bıraktı.

Belediyeciliği bildiğini gösterecek iyi bir fizibilite ile belediyenin eksik kaldığı hizmetleri saptamış ve bunları sorun olarak göstermek yerine çözüm önerileri ile ifade eden zekice bir yol izledi.

Büyükerşen’i üzmeden, Ataç ve Kurt’un hakkını teslim ederek kendine başka bir kulvar açtı ve artık Patron Benim diyerek “şehrin ablası” misyonunu rahatça üstlendi.

Mesela trafik konusunda önceki dönem asla kabul edilmeyen sorunu tespit etti. Kuşak yolları ve park et devam et sistemi ile buna çözmeye yönelik bir hedef açıkladı.

Elektrikli otobüsler ve genişleyeceğini vaat ettiği tramvay hatları ile toplu ulaşıma özendirip mevcut sıkışıklığın giderilmesi hedefini dile getirdi.

Abonman kart ile seçmene ulaşımda fiyat avantajını dile getirirken, Eskart Plus kart ile şebeke suyu internetten yükleme eksikliğini çaktırmadan çözeceğini açıkladı.

Sosyal yardım ve özellikle emekliler vurgusu seçmene sunulan iyi vaatlerden birisiydi. Hayvan severlerin beklentileri, gençlerin istekleri de gördük ki göz ardı edilmemiş.

Farklı farklı başlıklarda sürecin başından beri dile getirdiğimiz eksikliği ortadan kaldıran bir dizi vaat ve projeye tanık olduk.

10 senedir projesiz, vaat olmadan girilen seçimlerin ardından CHP seçmeni bir şeyler duymayı, yatırım ve hizmet adına uçarı olmayan ama önemli saydıkları beklentileri aynı sunum içinde bir adaydan duymuş oldukları için tatmin oldu.

Önemsediğim hususlardan birisi de Ünlüce’nin kendisi hakkında yapılan eleştirilerileri kaydettiği, düşmanca yaklaşmak yerine bunlardan önemli mesajlar çıkarıp o eleştiri ortadan kaldıran tavrıydı. Basını yakından takip ettiğini bu lansmanda fazlasıyla anladık.

İşin organizasyon kısmına gelecek olursak ona da bir paraf açayım.

Hatipoğlu’nun lansmanı hazırlık, sunum ve görsel olarak olağanüstü standartlarda olmuştu.

Ünlüce’nin dar imkanlarla bu seviyeyi yakalaması kolay olmayacaktı. Ancak görsel şölen eksikliği hissedilmedi, sahneyi şehrin sanat çizgisine de nüktede bulunan piyano eşliğinde Dilek Kavraal ve Eskişehir şarkılarıyla çok iyi doldurdular.

Projelerin dev led ekranda önce proje videosu ve görselleriyle aktarılması daha sonra Ayşe Hanım’ın kendi diliyle konuya hâkim olarak aktarması da güzel bir nüans oldu.

Katılım gayet yüksekti, salon hınca hınç doluydu. Özellikle davet edildi mi yoksa kendiliğinden mi oldu bilmiyorum ama bazı oda ve STK başkanları salonda hazır bulundu.

Bana göre tek eksik yani puan kırdığım nokta rakibe yani Hatipoğlu’na yapılan gönderiler oldu. Bunu beğenen veya doğru olduğunu düşünenler olabilir ama ben seçim süreçlerinde bu tür toplantıların tamamen rakip veya rakiplerden rafine ve tek özne üzerinden ilerlemesine inandığım için çok doğru bulmuyorum. Diğer görüşlere de saygım var.

Velhasıl kendi adıma doyurucu ve seçime renk katan bir toplantıya şahitlik ettim.

Ramazan ayı ile birlikte seçim sürecinin yeniden başladığını düşünüyorum. CHP’nin bazı hata ve gaflar ile sürekli rakibine teslim ettiği psikolojik üstünlüğü bu hamle ile dengelediğine inanıyorum.

Ancak bu vaat ve projelerin açıklanmasında rekabetin bu noktaya çıkmasının yani Hatipoğlu etkisinin varlığını da inkâr edemem.

Hep dediğim gibi rekabet şehre kazandıran bir detaydır. Yarışın bu tür kafa kafaya olduğu süreçlerde kazanan hep seçmen olur.

Çünkü sandıktan kim çıkarsa çıksın görüyoruz ki yapması gereken birçok proje olacak.

Kazanan kim olursa olsun önüne koyacağımız nice beklenti olacak. Bunların yarısı bile hayata geçse Eskişehir’de çok şeyin değişeceğine tanık olacağız ve bundan aşırı mutluyum.

Ve bir dipnot ile yazımı sonlandırayım.

Süreç devam ediyor, hararet yüksek ve ortada herkesin çok çalışması gereken günler var.

Bu da zaman zaman sinirleri yıpratıyor, gereksiz kurgular ve söylemlere neden oluyor.

Hoşa gitmeyen tespitler ya da yorumlar olduğunda eşiniz, dostunuz, arkadaşlarınızla aranızı açacak diyaloglar ve onur zedeleyici ithamlar yapmaktan imtina edin.

Kaybetmeye değil kazanmaya oynayın. Çevrenize kendi doğrularınızı dikte edeceğim derken onarılmaz yaralar açmayın.

Bu bir demokrasi yarışıdır. İdeolojik etiketlerle insanları yaftalamak kimseye bir şey kazandırmaz. Rakip veya destekçilerini aşağılayıcı tavırlar ya da ısrarlı tazyikler sonuç vermez.

Özellikle sosyal medya kimse için bir ölçüt ya da nirengi noktası değildir. Saha hakimiyeti, saha çalışması bundan daha evladır.

3000 kişiyi etkileyeceğim derken 300 bin kişiyi ihmal etmeyin.

Projeler, beklentiler, vaatler, insani değerler ve samimiyet kazansın…