Eskiden şehrin siyasi rekabeti, çatışmaları ve üslubu ile ülke siyaseti arasında kalın bir duvar olurdu. Birkaç münferit örneği saymazsak Eskişehir’de ülke gerginliğinden, kutuplaşmasından uzak ve seviyeli bir siyasete tanık olurduk.

Son günlerde bu sihir bozuldu. Nahoş, tasvip etmediğimiz, vatandaş içinde dahi sözlü olarak yetinmeyen ve fiziksel temasa varan kakışma, itişme vakalarına tanık olmaya başladık.

Geçtiğimiz gün bir olay yaşandı. Bilmeyenler için olay şu…

Tüm Emekliler Sendikası bir yürüyüş düzenliyor. Yürüyüşte aralarında CHP İl Başkanı Talat Yalaz’ın da bulunduğu grup yürüyüş esnasında “AKP Mezara, Halk İktidara” diye slogan atıyor. Ellerinde” sefalet ücretine teslim olmayacağız” diye bir pankart var. Ve grup Ak Parti standının önünden geçerken bir kadın bu sloganı atamazsınız diyerek grubun önündeki pankartı parçalıyor.

Ve olayın hemen ardından haliyle Eskişehir gündemi bu meseleye odaklandı.

Bu olay kötü, fena, nahoş ama daha da kötüsü bunu sakinleştirmesi gerekenlerin çeşitli gerekçelerle normalleştirmesi ve adeta böyle eleştiriye, böyle slogana böyle bir tavır reva şeklinde beyanları oldu.

Yani siz sloganlarınıza dikkat etmezseniz bu tür olaylar devam eder gibi bir tehdidi masanın üstüne bırakmak, Eskişehir kimyasını bozan, bozacak bir sürecin miladıdır.

Nitekim Ak Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak’ın bu olayı “toplumun sessiz kesiminin vicdanı” ve “tahrik, provakasyon” olarak dillendirmesi tahmin ediyorum ki Albayrak’tan ziyade partinin, parti üst makamının bir tezahürü ve son derece tehlikeli..

Şimdi konuya dair hisleri biraz daha filtresiz paylaşayım…

Bir kere bu CHP’nin değil emeklilerin bir yürüyüşü. Sendikal bir hak arayışının eylemi. Haliyle bu saldırı CHP’den ziyade hak arayanlara yapılan bir saldırı. Buna yönelik tehditler ise CHP kadar bu hak arayacısı insanlara yapılan tehdit.

İkincisi hem düşünce ve protesto özgürlüğüne saygılıyız demek hem de bu saldırıyı provokasyon, çirkin ve ağır sözler olarak nitelendirenlere birkaç şey sormak istiyorum.

Bu mecazi mürsel olarak değerlendirilmesi gereken AKP Mezara, Halk İktidara sloganından tahrik, ağır, çirkin olarak değerlendirilen söylem mi daha ağır?

Yoksa evinin kirası 15-20 bin lirayken 16 bin TL gibi bir emekli maaşıyla adeta ölüme terk edilmek mi?

Biz bu davaya kefenimizle geldik diye her mitingde mezara hazırız diyenler mi mezar kelimesinin mecazından tahrik oluyor ? Yoksa, Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diye sloganlar atarken“Halk İktidara” denmesinden mi rahatsız olunuyor?

İktidar olmak demek eleştiriyle, tepkiyle, beklentiyle yüzleşmek her şeyden önce yapılanların hesabını vermek demektir.

Tahrik oldum, bu eleştiri değil provokatif bir söz diyenlere sesleniyorum…

Dün HDP ile Altılı Masayı ve CHP’yi bir arada diye eleştirip, terörist masası diyordunuz değil mi? Sayaçları bile teröristler okuyacak diye daha 1 sene önce propaganda yapıyordunuz.
Ee dün herkese terörist derken bu ağır bir söz değil miydi?
Şimdi aynı ittifak içinde adamları barış güvercini yaparak geçtiğiniz sene söylediğiniz söylemden pişman mısınız?

Zira birkaç belediye yüzünden tüm CHP’lilere hırsız, arsız demeye başladınız. AKP mezara lafını ağır ve provokatif bulanlar bu hırsız sözünü normal mi karşılıyor?
Birkaç belediyede yolsuzluk veya yanlış var diye tüm CHP’lilere bunu demek normal mi?
Normalse geçmişte görevden alınan İBB Başkanı Kadir Topbaş ve Ankara BB Başkanı Melih Gökçek’in tutanaklarla sabit olan vukatları için ne düşünüyorsunuz?
Onlar partiden münferit, bağımsız mı? Geneli kapsamıyor mu?

Yahu iktidar partisine oy vermeyen insanların tahrik olma, provokasyona uğrama hakkı yok değil mi?

Onlara yapılan her şey reva ama iktidar partisine kesinlikle yapılamaz diye yazısız bir kural mı var?

Balyoz, Ergenekon diye haksız, hukuksuz tutuklanan generaller, askerlere pardon deyince geçiyor, muhalefetten kimse tahrik olmuyor.

FETÖ’den kandırıldık denilerek ülke ekonomisi, ülke yapısı senelerce zedeleniyor ama tek bir kandırıldık cümlesi ile her şey düzeliyor.

Bank Asya’dan kredi çeken tutukluyken, terör eylemlerinde aktif rol alanlar etkin pişmanlıkla dışarıda olduğu gibi bizzat siyaset arenasında ama kimse için bu durum tahrik edici ve ağır değil öyle mi?

Vatandaş yolda yürürken doğalgaza yüzde 25 zam geliyor ekonomisi mezara giriyor ama tahrik olamaz.

Vatandaş araba alayım diye zor hayal kurarken ÖTV bir gecede yüzde 220’lere kadar yükselebiliyor yani hayaller dahi mezara giriyor ama bunda tahrik, isyan olamaz değil mi?

Yani sessiz kesimin vicdanı cümlesindeki Vicdan neye göre, kime göre işliyor merak etmedi değilim…

Özetle siyaset yapanlar lütfen yarın vebalini taşıyacakları açıklamalara ve ateşe benzin döken söylemlere imza atmasın.

İktidar dünyanın her yerinde her koşulda eleştirilir. Çünkü iktidar yapmakla mükelleftir. Muhalefet ise adı üstünde her türlü argümanla, sloganla hukuki ve insani sınırlar içinde bunu gerçekleştirmekle görevlidir.

Eğitim, adalet, ekonomi, sağlık gibi hemen her konuda ağır yaralarla ilerlediğimiz bir süreçte
AKP Mezara, Halk İktidara sloganını bir provokasyon olarak değerlendirenlere asıl vicdanın gece yastıklarında olduğunu hatırlatmak isterim.

Ve son olarak,
Kimden, nereden, neden olduğuna bakılmaksızın her türlü fiziksel saldırı, kavga, şiddet unsuruna karşıyım. Özellikle siyasi süreçler, kolektif eylemler, toplumsal tepkilerin olduğu alanlar, meydanlar bu tür eylemleri üzücü, yaralayacı süreçlere evirebilir.

Saldırıyı gerekçesiz kınıyorum.
Savunanları gerekçesiz kınıyorum.
Parti ayırmaksızın, isim ayırmaksızın yapılanların cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum.
NOKTA!